Tam bir ay boyunca hastaydım. İlk yarısında koluma travma yaşatmışım. Ortopedist öyle dedi. Nasıl başardığımı sordu, dedim ben hayatım boyunca çok başarılı bir insan oldum, bunu da başarmışımdır. Bu arada lanet kol kalkmıyor. Ne ceket giyebildim, ne saç tarayabildim. Resmen acılardan acı beğendim kendime her sağ kolumu kaldırışımda. Kas gevşeticilerle yaşadım. Akabinde bir grip oldum tam yaz ortası. Dede nene stilinde ilaç torbam oldu. Sonunda bademciklerimin alınmasına karar verildi. Hala günde bi paket sigara içen amcalar gibi öksürüyorum.
Kolumun kalkmadığı sıralarda Barcelona'ya gittim bir arkadaşımla. Şu sıralar it gibi özlüyorum hatta şehri. Ulan işte sevgilin yokken gezeceksin böyle şehirleri. Tapas, braves, cava, sangria derken baya net harikalar kumpanyası oldum çıktım oradayken. Bu arada sabah akşam içtiğim kas gevşeticilerin midemi bellemesinden pek bahsetmek istemiyorum.
Sonra sanırım döndükten bir hafta kadar sonra bir hafta boyunca birilerine çok yoğun duygular besledim. Hiç ummadığım bir anda, hiç ummadığım savunmasızlıkta yakalandım kendisine. Hatta aşık oldum sanırım diye gezdim birkaç gün. Sonra istemedi birden. Ben değişik biriyim dedi. İncindim bir parça. Sonra geçti ya da geçiyor. Ama güzeldi, ben kendimde öyle hisler kalmadı sanıyordum. Bir ara uçan balon gibi oldum yanında, uçuyordum adeta. Ama şimdi havam kaçtı, yere indim. Kara parçası çok güzel, siz de gelin.

Hayatımda birisi lazım mı lazım değil mi pek kestiremiyorum. Sanırım bir adam yerine depresyonu kucakladım ben yanlışlıkla. Şu sıralar mutlu bir ben olmaktan başka çabamın olmaması lazım. Eskisi gibi gülmüyorum. Sadece bayram tatili gelsin de Didim'e gideyim ailemin yanına diye bekliyorum. Orada da bir takım huzursuzluklar eminim ki bekliyor. Neyse yollasınlar gelsin.
Bu arada bir kere daha tanıştığım birisi "Sen çok güzel bi kızsın ama şu göbeğini eritirsen mükemmel olacaksın" derse siz şeker topakları için blogumu
cezaevinden yazıyor olacağım.
Hepinize sevgiler,
Leah