tag:blogger.com,1999:blog-84447358133773328622024-02-16T22:57:27.793+03:00LeahHer telden, kıldan, tüyden, senden, benden...Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.comBlogger36125tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-24938674777219595452014-07-20T21:54:00.001+03:002014-07-20T21:54:19.683+03:00Merhaba mevsim yazSizleri en son ilkbaharda bırakmıştım, şimdi yaz olmuş, ayıp denen bir şeyin varlığı bloguma daha bir peydah olmuş yavruşkalarım. Aslında son 3 ayda hayatımda bir takım enteresanlıklar olmadı değil oldu ama ne bileyim bloga yazasım gelmedi. <br />
<br />
Tam bir ay boyunca hastaydım. İlk yarısında koluma travma yaşatmışım. Ortopedist öyle dedi. Nasıl başardığımı sordu, dedim ben hayatım boyunca çok başarılı bir insan oldum, bunu da başarmışımdır. Bu arada lanet kol kalkmıyor. Ne ceket giyebildim, ne saç tarayabildim. Resmen acılardan acı beğendim kendime her sağ kolumu kaldırışımda. Kas gevşeticilerle yaşadım. Akabinde bir grip oldum tam yaz ortası. Dede nene stilinde ilaç torbam oldu. Sonunda bademciklerimin alınmasına karar verildi. Hala günde bi paket sigara içen amcalar gibi öksürüyorum.<br />
<br />
Kolumun kalkmadığı sıralarda Barcelona'ya gittim bir arkadaşımla. Şu sıralar it gibi özlüyorum hatta şehri. Ulan işte sevgilin yokken gezeceksin böyle şehirleri. Tapas, braves, cava, sangria derken baya net harikalar kumpanyası oldum çıktım oradayken. Bu arada sabah akşam içtiğim kas gevşeticilerin midemi bellemesinden pek bahsetmek istemiyorum. <br />
<br />
Sonra sanırım döndükten bir hafta kadar sonra bir hafta boyunca birilerine çok yoğun duygular besledim. Hiç ummadığım bir anda, hiç ummadığım savunmasızlıkta yakalandım kendisine. Hatta aşık oldum sanırım diye gezdim birkaç gün. Sonra istemedi birden. Ben değişik biriyim dedi. İncindim bir parça. Sonra geçti ya da geçiyor. Ama güzeldi, ben kendimde öyle hisler kalmadı sanıyordum. Bir ara uçan balon gibi oldum yanında, uçuyordum adeta. Ama şimdi havam kaçtı, yere indim. Kara parçası çok güzel, siz de gelin.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjA-2IAWp2kIl19E39R4gdTNAasrUqfBMhNP9SulEI529FNOBv7NAh9wi6oE4h730HmzJJpY1_ppql6_A2XZxfIfYLQjYiPhmZsSQX_00xbkuqzp0_xkvzISS-7NWnM54HZl0zIRC378AU/s1600/4c58e8456d426a3eaed850555bf5d67a.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjA-2IAWp2kIl19E39R4gdTNAasrUqfBMhNP9SulEI529FNOBv7NAh9wi6oE4h730HmzJJpY1_ppql6_A2XZxfIfYLQjYiPhmZsSQX_00xbkuqzp0_xkvzISS-7NWnM54HZl0zIRC378AU/s1600/4c58e8456d426a3eaed850555bf5d67a.jpg" /></a>İşte bu "ben nelerle başa çıktım bununla mı yıkılacağım" kafasından çok sıkıldım. Teee 16. yüzyıldaki eski erkek arkadaşımla buluştım diyor ki sen çok güçlü bi kadınsın. So fucking what diyesim geliyor. Yoruldum amına koyim. Tee 18 yaşımdan beri ailemin maddi desteğinden başka hiçbir şey almadım neredeyse. Kendi göbeğimi kendim kesmekten yoruldum. Şu sıralar sahip olduğum depresif kafa çok eşsiz. İş de bol mesaili hala, pek yolunda gitmiyor gibi. Kimsenin memnun olmadığı yok da ben değilim sanırım. Hani böyle her şeyi herkesi bırakıp dünyanın herhangi bir noktasına gidiverecekmişim gibi hissediyorum.<br />
<br />
Hayatımda birisi lazım mı lazım değil mi pek kestiremiyorum. Sanırım bir adam yerine depresyonu kucakladım ben yanlışlıkla. Şu sıralar mutlu bir ben olmaktan başka çabamın olmaması lazım. Eskisi gibi gülmüyorum. Sadece bayram tatili gelsin de Didim'e gideyim ailemin yanına diye bekliyorum. Orada da bir takım huzursuzluklar eminim ki bekliyor. Neyse yollasınlar gelsin.<br />
<br />
Bu arada bir kere daha tanıştığım birisi "Sen çok güzel bi kızsın ama şu göbeğini eritirsen mükemmel olacaksın" derse siz şeker topakları için blogumu <br />
cezaevinden yazıyor olacağım.<br />
<br />
Hepinize sevgiler,<br />
Leah<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-40785911752825131092014-04-13T12:52:00.002+03:002014-04-13T13:19:00.432+03:00Liya değil LEAH benim adımYine kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir zaman dilimi geçmiş ve ben tek kelime yazmamışım. Yazmamayı geçmişim eski yazılarımın çoğunu taslağa döndürmüşüm, bloguma damat tıraşı yapmışım ballı lokmalarım. Bazı ince ayarlar gerekiyordu buraya. Sebebini aşağıya bir yerlere mutlaka yazacağım. Siz beni okumayalı hayatımda değişiklik oldu mu derseniz pek olmadı gibi. Kendimi MSA'nın yemek kurslarına verdim, mutfakta harikalar yaratabilitemin olduğunu bir kez daha gördüm. Hayatıma selamınn aleyküm aleyküm selam demek suretiyle birkaç insan girmeye çalıştı, destur bismillah diyip köprüden önce son çıkıştan çıkardım kendilerini. E zaten çok net işimdeyim gücümdeyim. Geri kalan zamanlarda da uyudum yani, hayat na bundan ibaret.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_7P_GdKfrBb3bCShWv6XJXOKiLPmkhjYyFRn_N8-7PIRbVjzgaV7tacHQJXSROtXYXy3RWyzHO5bIUvs_rD1ynLeNSqBew_GGkwiGSC4NNEfAuSWYQVacsFmTCzDx5dhUxbXoTaFsHeM/s1600/6100d2543299eebbf47114a96ab0dc76.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_7P_GdKfrBb3bCShWv6XJXOKiLPmkhjYyFRn_N8-7PIRbVjzgaV7tacHQJXSROtXYXy3RWyzHO5bIUvs_rD1ynLeNSqBew_GGkwiGSC4NNEfAuSWYQVacsFmTCzDx5dhUxbXoTaFsHeM/s1600/6100d2543299eebbf47114a96ab0dc76.jpg" height="320" width="267" /></a></div>
<br />
Son zamanlarda karakterim, karaktersizliğim yerine iyice oturmaya başladı. Haddimi son derece biliyorum. Ben kendimi biliyorum. Bir şey olacaksa hmm ben şimdi şunu yapıcam, sonra böyle olacak, e öyle olacağına ben hiç davranmayayım hiçbir şey olmasın diyorum. Umursamazlık, gailesizlik levelim son levelına ulaştı. Sanırsın işlek bir caddenin orta yerinde frappiçinomla yürüyorum, ayağımda stilettolarım. Ama kendimden memnun muyum, memnunum aga. Zaten hep kendi işime bakardım, şimdi daha çok bakıyorum. Kimsenin tavuğuna kışt demiyorum. Efendiyim. <br />
<br />
Blogumu neden tıraşladığıma gelelim. Eskisi kadar katı değilim kendimi gizleme konusunda. Yolda rastladığım blogger arkadaşlarıma ben Leah demekten çekinmiyorum ya da hadi kahve içelim diyen tesadüfen yan sokağımda oturuyor çıkan Twitter'dan birine ya da Twitter'da yemek muhabbetinin bokunu çıkarıp birlikte yemek kursu bile aldığım arkadaşıma ya da iki bira yuvarlarken iç döktüğüm bir arkadaşıma. Bunlar inanılmaz güzel. Ama insan hayatının tüm açık yaralarını bir yere döktüyse, söylediği her kelimenin arkasında daha binlercesinin olduğunu biliyorsa kendisini çok savunmasız hissediyor. Elbette onlar benim anılarım, silmem mümkün değil ama şu anda taslaktalar. 2013'ü silmedim, öncesi oldukça taslaklarda. Bundan sonrasını daha şuurlu yazacağım için (ve 2 ayda bir yazı yazdığım için neyini silicem o da meçhul) sıkıntı olmayacak gibime geliyor ama işte durum bu şekilde.<br />
<br />
Blog mailime de ayda bir bakıyorum, baktığımda da sıfatımda kocaman bir gülümseme oluyor. Merak eden mi dersin, fikirlerime önem verip soru soran mı dersin, bir kahve içelim olur mu diyen mi ararsın, ne dersen de inanılmaz güzel mailler geliyor. Böylesine güzel şeyler duyuyorken ayda da yılda da bir olsa yazmazsın ne yaparsın buraya. Twitter'ın kapanması olsun o olsun bu olsun derken ben sosyal medyadan biraz el etek çekme durumu yaşadım açıkçası. Kanlı canlı hayat daha tatlı geldi. Ama bazı kanalların yokluğu da cağğğnımm Blogger dedirtti. Hani twitter gelir geçer asaletin bana yeter sevgili blogum. <br />
<br />
Hani hayatımı nasıl özetleyeyim bilmiyorum da bu aralar. Çok yoğun çalışıyorum hala daha. Her şeyi unutuyorum o yüzden outlook'un takvimine abanmaktan dinim imanım gevriyor. Arkadaşımla plan yapıyoruz mesela "Canım ya takvime işlesene sen onu" diyorum. Yanımda birileri varsa mutlaka yürüyorum. Havaların güzel olmasını umarak, uykumdan da bir parça piç etmeyi düşünerek işe yürüyerek gidip gelmeyi aklımın bir kenarına yazıyorum. Güzel yemekler yapıyorum, güzel yemekler yiyorum. Güzel müzikler dinliyorum. Kuş kadar hak ettiğim izinlerimden ikisini bir hafta sonuyla birleştirip tatil planları yapmayı başlamayı umuyorum. Yoksa kendimi pusulası belediye zarfına konmuş muhtar adayı gibi hissetmeye devam edeceğim. Bu arada hala sizin umduğunuz şıkır şıkır bir İKcı değilim. Saçları başları hak getiriyor. Doğallığım ekstrem hala daha.<br />
<br />
İşte benden haberler bu şekilde. Ne kadar harika bir hayatım var tekrar görmüş oldunuz böylelikle. <br />
<br />
Birazdan salatası için market alışverişine çıkacak Leah bildirdi.<br />
<br />
(Bu arada 'ben Liya' dediğimde kimse benim Leah olduğumu anlamıyor. BEN LEAH diyeceğim bundan sonra sizi yolda görürsem, o zaman daha sıkı sarılıyoruz.)<br />
<br />
<br />
<br />
<br /><!--3-->Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-56965372475305088042014-02-22T13:49:00.000+02:002014-02-22T13:49:07.897+02:00Muhteşem Liya'nın Muhteşem YaşamıSisli İstanbul sokaklarım, karlı Cumartesilerim, yağmurlu Pazarlarım napıyonuz? Size aylardır yazmamayı kendime borç bilmişim sanırım. Kumanda paneline gelip gelip takvim hesabı yapıp "1 ay 6 gündür yazmamışım" falan demişim ve bunu hemen hemen her gün yapmışım. "Yazmayalı tam 2 ay olmuş ohannes" demeden bir gün önce muhteşem yaşamımı sizlere de yazmak istedim. Malum, herkes böyle bir yaşam süremez.<br />
<br />
Hayatımın heyecan kat sayısının eşi bucağı yok, sonsuza uzanıyor namussuz. Bakalım mesaiden bu akşam da saat kaçta çıkıcam hmmmm yapmak suretiyle Ocak ve Şubat aylarında sadece bir kere beş buçukta, bir kere de altıda çıkarak şahane rekorlar kırdım. Sonra kendime küçük sürprizler yapıp nevresim takımları aldım, hafta sonlarma hazırlık yaptım. Mis kokulu uyku setlerimin içine kedi stili kıvrılıp miskinliğimin doruklarına çıktım, şu an hala oradayım. Hatta size bu satırları tam olarak oradan yazıyorum.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzmCtZdwleBWEaqP-04r-41rvpgr_EvhV4z_AtIrbfL5L60MvWO9Vu68hF10ahUMIs7fWm4l1hBRZL7DtqYcQgPSiDVhXYwZ7FCLdscqJWcL3s8H4OZERZmz6Ew3RyBNls2NMHH1s2PtM/s1600/bdb4e1672668d5445dca6c78811135ab.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzmCtZdwleBWEaqP-04r-41rvpgr_EvhV4z_AtIrbfL5L60MvWO9Vu68hF10ahUMIs7fWm4l1hBRZL7DtqYcQgPSiDVhXYwZ7FCLdscqJWcL3s8H4OZERZmz6Ew3RyBNls2NMHH1s2PtM/s1600/bdb4e1672668d5445dca6c78811135ab.jpg" height="400" width="266" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHq-C-BkIuU9f_xY1NRZ5G7QwaAifTibStIjdkyxbjPIullDlcqFrGdTTNXHKN47ZY2rsCDmKXe3KBQTIIXCzFAk6iltBQ8EsDtm8sDgM-1vVCM4OlVQVN5MLT-Ck0b4qHygOL9UQMBUo/s1600/d29b3e3cb95a73e037bc43f92b670478.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a><br />
<br />
Muzo bozuldu, kendisini 2 aydır servise veremedim. Daha doğrusu vermeye üşendim. Kapıdan çıktım aklıma geldi, yukarı çıkmaya erindim, kapıdan çıkmadan hadi bu sefer gidiyoruz Muzo dedim, sonra ulan bunun içinde benim iç gıdıklayıcı derecede seksi fotograflarım vardır ben buna bi ince ayar çekeyim öyle veririm dedim gene veremedim. Şu an kapının orda yerde duruyor. Kucağımda da eski piçim var. O da şu an bana bir sevgili sıcaklığı veriyor. Nasıl ısıtıyor bacaklarımı falan anlatabilemem.<br />
<br />
Bu arada hala sevgilimin olmadığının altını çizmek isterim. Zaten sevgilimin olabilmesi için kendisini part time çalıştırmam lazım amk. Böyle bir yaşam olabilir mi? Evimde yemek pişiremiyorum. Yemek pişiremiyorsam sevgililiğin ne anlamı var? Bu arada yüzeysel birkaç denemem olmadı da değil tabi sevgili bağlamında. Ben sevgili işlerini bırakalı ortalık baya her çiçekten bal alma stiliyle yaşayanlarlan dolup taşmış. Benlik değil kimse. Bütün adamların boyu zaten 178 falan maksimum. Benim gibi adama yapılır mı ulan bu? Boyu 185 üzeri, askerliğini yapmış, sigortalı, işi gücü yerinde olan adaylarmı bekliyorum. İşten erken çıkabilsem Esra Erol'a çıkıcam bu stil adam bulabilmek için. Çıkamıyorum da. Gerçi hala yayınlanıyor mu o bilmiyorum ama. Bu arada harbi harbi dışarıdan gördüğüm adamlar ancak yemeksepeti siparişi getiren motor kuryeler. Onlardan da henüz beğendiğim çıkmadı arkadaşlar. Şirketten de sevgili yapmak tarzım değil, olmaz.<br />
<br />
Dizi izleyemiyorum zaten. Eve 10'da gel, duşa gir, oje sür derken hemen uyku stili sahibi oluyorum hemen. Ne dizisi, tüm diziler benim ama hiçbirini izleyemiyorum. Hafta sonu yatağımın içinde hepsini izlemeye çalışıyorum salatalık turşusu yiyerek. Muhteşem hayatımı gözler önüne serip sizleri kıskandırmak istemezdim ama böyle bir hayat herkese nasip olmaz yani.............<br />
<br />
Önceden kendini köpek insanı olarak nitelendiren Liya, kedi insanı olarak bildirdi.<br />
Bi de eyeliner süremeyen Liya da bildirdi.<br />
Bi de son olarak göbekli ve gıdılı ama kendisi zayıf Liya bildirdi. <br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-69922619582134587482013-12-23T22:11:00.001+02:002013-12-23T22:11:49.498+02:00Sümüklü Leah geldi hanımYazmayalı ay geçmiş, mevsim geçmiş yıl geçmiş yavru kartallarım. Galatasaraylıyım ama neden böyle dedim bilmiyorum. Bu aralar sevgi sözcüklerinde çığır açtım, yeri göğü inlettim. Neyse, yazmayalı uzun zaman oldu. Ama yazacak bir şey gerçekten yoktu. Hala yok. Şu an iş olsun diye yazıyorum diyebiliriz. Yani ne yazıcam allah aşkına. İt gibi çalışıyorum, eve geldiğimde 10 oluyor. Duş alıyorum, oje sürüyorum, yatıyorum. Sabah yastık izli ojelerime merhaba diyorum. Polar sabahlığımın tadını çıkaramadan jet hızıyla giyiniyorum ve akşam oluyor.<br />
<br />
Günler birbirini deli gibi kovalıyor. Yakında torunlarımı görürüm diye korkuyorum çünkü zaman su gibi akıp geçiyor. Bir bakıyorum pazar sendromundayım pazartesi olucak diye, bir bakıyorum cuma günündeyim thanks god its friday şeklinde akşamı bekliyorum. Cuma akşamlarımız mütemadiyen Taksim'de geçiyor. Ben Taksim'den nefret ederken Taksim'in yolunu her türlü yürütüyor arkadaşlarım bana. Hayat onlarla aşırı güzel olduğu için sesimi çıkarmıyorum.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmdafJF2aDRlII_RfNhe1JlC0SlqSsEnDChkXvjHJ9WRAbq8DnPfzFuF7kUGK6XcOBCeYytgV1Q9-31g94UGNH1Fs4QzbqkofelMURnjtyDoBLTuXPDQ9SE9M49DayBtTqufTi_B7CfeM/s1600/blog.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmdafJF2aDRlII_RfNhe1JlC0SlqSsEnDChkXvjHJ9WRAbq8DnPfzFuF7kUGK6XcOBCeYytgV1Q9-31g94UGNH1Fs4QzbqkofelMURnjtyDoBLTuXPDQ9SE9M49DayBtTqufTi_B7CfeM/s1600/blog.jpg" /></a></div>
<br />
Bir şey diyim mi delicesine çalışıyorken arkadaşlarımın olmamasını ciddi anlamda düşünemiyorum. Hadi bak sevgilimin olmamasını deliler gibi kanıksadım artık. Saat 9:00'da 10:00'da gelmişim evime, kendimle baş başa kalayım şu gudubet iç sesimi dinleyeyim diye kuduruyorum bi de adamı mı çekicem? Tamam bak çekerim ama bir çekerim, iki çekerim üçüncüsünde bi cinnet her şeyi çözer kafasıyla adama Bakırköy'ün yollarını tuttururum. Şu kariyer yollarında ilk seneler hep böyle acılı mıdır bilmiyorum ama dişimi accayip sıkıyorum. Hani sonunda iyi bir şeyler göremezsem yakıcam şirketimin dünya üzerindeki tüm genel müdürlüklerini. Ama arkadaşlar iyi ya, arkadaşlar tatlı.<br />
<br />
Bakın size ne anlatıcam bi de. Geçen gün yine Taksim'deyiz. Asker arkadaşım gelmiş tee uzaklardan. Çocuk böyle bildiğin hayatı boyunca asker stili takılıcak olan kişilerden. Gelmiş işte çocuk yedirdik, içirdik, o mekan senin, bu mekan benim gezdirdik. Neyse o mekanların ilkindeyken ben bi tweet attım "Yine dönüp dolaşıp geldiğin yer Taksim işte" diye. Sonra ağzını yüzünü yidiğimin <a href="http://trainspottingmia.blogspot.com/" target="_blank">Mia</a>sı ben de taksimdeyim dedi. Nerdesin dedim, Nevizade'de dedi. Dedim ben de ordayım. Hangi mekandasın muhabbeti çevirdik ve tesadüfen yan yana mekanlarda çıktık. Görüşmeyi ayarlamamız 4 tweetimizi, 5 dakikamızı aldı. Bi baktım barın orda Mia var. Boynuma sarılıverdi hemen. Ben elimde sümüklü mendilimlen suratımda memenet yokken yani aşırı hazırlıksızken yakalanıverdim hatuna. Dedim çok hastayım ben. Dedi ben de hastayım. Ama görmeniz lazım kızın suratı porselen gibi. Benim gözlerim bi ton şiş, kızın gözlerinde smokey göz makyajı falan var. Ben de hastayken böyle görüneyim dedim. Ben hastayken Kibariye'nin annesi stili takılıyorum. Zaten hayatımdaki makyaj ruj terk olduğu için hiçbir numaram yok.Yanarım yanarım paçozluğuma yanarım. Bu arada Mia beni şikayet edicek size. Ben şimdiden söyliyim 38 bedenim. Göbekliyim ve gıdılıyım. Onun dışında 10 üzerinden 8'im. Nihahahaha!<br />
<br />
<br />
Arayı haddinden fazla açıp kar botu alacağına güneş gözlüğü alan gerizekalı Leah bildirdi.<br />
Hepinizi seviyore. <br />
<br />
<br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com19tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-60781740315128202622013-10-30T20:49:00.000+02:002013-10-30T20:49:42.453+02:00Beyaz yakalılar gece alemlerine akarsaSevgili güz gülleri, bahar tomurcukları. Nasılsınız? Ben yetişkin bir Liya olarak çok iyiyim. Kronik gribimin dışında ve her daim şiş bademciklerim dışında hiçbir rahatsızlığım yok çok şükür. İş yerinde 3. ayımı doldurdum, artık eskisi kadar hayvani yoğunlukta da çalışmıyorum. İnsani vakitlerde islami usullerle çıkıyorum işten. Yine o günlerden birinde ve günlerden cuma olan bir günde iş yerindeki arkadaşlarımla dışarı çıktım, Taksim'e gittim.<br />
<br />
Kadromuzla 3-5-2 olarak oyuna çıktık demek isterdim ama 5 kişiydik. 3 kız 2 erkek. Üzerimizde kalem etekler, kumaş pantolonlar, gömlekler, takım elbiseler falan. Tanrı free fridayi olmayan şirketimizi asla affetmiycek zaten. Neyse. Ben 15 cm topukluyla Taksim'e gitmek gibi bir delilik yapmadım, efendi gibi giydim babetlerimi, göklerden yerlere indim. Basınç farkı oluyomuş yemin ederim. İlk önce bir mekanda birtakım shotları yuvarladıktan sonra bir djcağzımızın canlı ve heyecanlı çaldığı bir mekana birtakım paralar bayılmak suretiyle girdik.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1fp3AH4CaQQp3c6bIxTFBdQZ-vFkY-7l1bD0_fM7FVq-dL15bfGAPxe5v9DE3lvW8P_nkxGW2u5UngDTDzP65bfCEmv72BW1u1YFIV9gVE696-q6dH3yK2VlHUK4j3IAgGFMj0IgPxbY/s1600/d70624efed9c0cfa1603882f9c9a1c2b.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1fp3AH4CaQQp3c6bIxTFBdQZ-vFkY-7l1bD0_fM7FVq-dL15bfGAPxe5v9DE3lvW8P_nkxGW2u5UngDTDzP65bfCEmv72BW1u1YFIV9gVE696-q6dH3yK2VlHUK4j3IAgGFMj0IgPxbY/s1600/d70624efed9c0cfa1603882f9c9a1c2b.jpg" height="400" width="266" /></a></div>
<br />
Ben kendimi nasıl kötü hissediyorum ama. Bildiğin üzerimde kalem etek, şifon bluz ikilisi var, saçlarım at kuyruğu falan. Kepaze bildiğin. Ama allahtan karanlık ve göt göte yersiz bir ortam var. Herkes bir relax, bir konuşma çabası içinde. Biz birdenbire kızlar ve erkekler olarak ayrılmışız haberimiz bile olmadan. Ama kızlar ben gibi öküz değil. Ben domuz gibi duruyorum böyle. Yağız delikanlının biri götüm götüm geliyor naber nasılsın falan yapıyor. Bizim kızlar söylüyor. Ben hala domuz gibi "İKcıyım" falan diyorum. Ama lanet olsun ki en çok laf yaptıran meslek benimki olduğu için "İKlardan nefret ediyorum" söylemleri duyuyorum, benim üstüme oynuyorlar sık sık. Bir de domuz olup tüm söylenenlere terso yaptığımı düşünün. Ama işte kaçan kovalanır mantığı Taksim gecelerinde oldukça rastladığımız bir hadise olduğundan pek düşünceli erkek kısımları bize içki ısmarladı durdu o gece. İçtik biz de napalım. Sonra bi daha da görmedik onları.<br />
<br />
Bir ara görüş alanımıza böyle ekstrem çıtırlıkta ve türk olamıcak kadar denişik kemik yapısına sahip bi takım sarışınvari kızlarımız girdiler. Böyle bizle dans falan etmeye başladılar. Tabi onlar gelince arkalarından yurdum gençlerini de çevremize taşıdılar. Kızlara artık sorma ihtiyacı duydum yani bu tipleri tanıyonuz mu diye ama önce kızlarla hangi dili konuşcağımızı şaapmak için söze "Where are you from?" gibi basic bir İngilizce cümleyle girdim. Kız Turkey diyince kıza "Hadi caaaaaanım" yaptım. Türklermiş ve utanmadan 1996 yılında doğmuşlar. 1996 yılında doğan insanlar benim gözümde hala playdoh oyun hamuruyla oynuyor lan kardeşimden bile küçük çünkü. Neyse kendimi "Annenizin babanızın haberi var mı burda olduğunuzdan" sorusunu sormamak için ekstrem derecede zor tuttum. Hatta arkadaşlarımdan biri "Biri canınızı sıkarsa bize söyleyin teyzeniz sayılırız biz sizin" falan yaptı. İnsanlar 96 doğumlu olup clupta falan takılıyorlar inanabilemiyorum allam dünya olarak nereye gidiyoruz <br />
<br />
Sonra olayın biraz daha felsefi boyutunu düşünmeye başladı tabi kahramanınız. Buı nasıl hayat, burdan insanlar birbirleriyle nası çıkıyolar, hadi one night standi anlıyorum ama burdan bir ilişki gerçekten doğamaz, ama aslında bu insanlar böyle bi ortam yerine dışarda bi yerde tanışsalar belki bi ilişki doğabilir ama yine de allahın işine karışılmaz ya da aşk insanın başına her yerde gelebilir, gayler neden bu kadar yakışıklı allah onları kahretmesin gibi düşünceler içine girdi.<br />
<br />
Sonra zaten aşırı yoruldum. Dedim bizimkilere gidelim de gidelim gidelim de gidelim. Ama sevmiyorum böyle hoppidi hoppidi ama eğlendim gene de. Sıkıysa eğlenme yani işten 6da çıktığımızı düşün, gece 4tü eve girdiğimde. Eğlenmeyip naapcam lan. Bazı insanların yaşam tarzı bu, bi kerecik ben de çıktım ben de eğlendim bekar bekar. Güzeldi güzeldi. Yalnız bunu her hafta yapan insanlar ayın sonunu nasıl getiriyorlar bilemiyorum. Bu arada ayın sonunu ben de getiremedim.Kurbandı, babaya laptoptu, arkadaşa küçük altındı falan derken allahın cezası Ekim bir türlü bitemedi. Bak hala bitmiyor utanmaz arlanmaz. Kasım'ı büyük bir hasretle bekliyorum, belki içinden güzel bir şeyler çıkar bana diye.<br />
<br />
Taksim gecelerine kalem eteğiyle ve domuz kimliğiyle damga vuran Liya bildirdi,<br />
Hepinize öpücükler,<br />
<br />
<br /><br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-63487922375783789942013-10-06T18:18:00.001+03:002013-10-06T18:18:49.893+03:00Bu mevsimde eğleniyor muyuz gençler?Sevgili trenchcoat sahibi tatlışlar, acınızı paylaşıyor Mikail'e teesüflerimi iletiyorum. Sonbahar denen mevsim çok yaramazlık yapmış, kazana düşmüş, sen oynama demişler ona. Kış denen mevsim en birinci ben olcam demiş, o gelmiş şimdi. Yani utanmadan gelmiş. Hiç sormamış yeni sezon nasıl, yeterli mi, bu kadınlar mutlu olur mu, güzel güzel giyinirler mi diye. Utanmaz arlanmaz ya. Külotlu çoraplarımdan minare kurdum evde, tepesine çıkıcam boğucam kışı. Hiç sevmiyorum ya. Üf.<br />
<br />
Yeni sezonda hiçbir şey bulamadım zaten. O lanet olasıca şifonları yaz,kış demeden kaktırıyorlar. Ulan üşüyoruz lan üşüyoruz. Hadi ofiste bi şekilde yazlık moda geçiyoruz her türlü de, dışarıda sıçtın mavisi tarzı renkler görüyoruz. Hayır hadi şifon yaptın her şeyi, bari güzel yap lan. O ne öyle annemin toz bezleri gibi yamık yumuk. Zaten mont alıcam, bulamadım bi tane adam gibisini. Bulduklarım asgari ücret formuna girmişler yazık günah demeden kendilerini sattırmaya uğraşıyorlar. İçinden pofuduk pofuduk tüy dökülüyor lanet olasıcaların. Gidicem alıcam adidas'ın montunu en son o olucak. Hiç hanım hanım olamıyorum bunlar yüzünden. Oysa ki Liya Hanım demeye başlamışlardı bana. İşte bunlar hep kışın işi. Pis kış. <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYrkJ1tVUVhquN54msaXSgyZ0fNbws3G5Z6spkgRGw5mlPVcaA9FvTM7zM1OCaCtinX1BhE1TNyFthfKIWGEwZsUT7AzBfQNN-GwMQ33ovp2iTlI2jSMY0QGtg-iyUfcUw5opDShNplBg/s1600/a18ca87e8ca8c27be69ade2d1dca9ce1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYrkJ1tVUVhquN54msaXSgyZ0fNbws3G5Z6spkgRGw5mlPVcaA9FvTM7zM1OCaCtinX1BhE1TNyFthfKIWGEwZsUT7AzBfQNN-GwMQ33ovp2iTlI2jSMY0QGtg-iyUfcUw5opDShNplBg/s1600/a18ca87e8ca8c27be69ade2d1dca9ce1.jpg" height="400" width="333" /></a></div>
<br />
Blogumun sağ tarafları, aşağı taraflarına inerseniz kim kimdirde eklenmiş bir kelime göreceksiniz. Geçen sefer ayrıldığımızda niye yapmadın diyordunuz. O zaman içimden atamamışım, elim gitmemiş meğerse. Şimdi attım nasıl domuz gibiyim nasıl böyle. Boğalığım tuttu, sildim mi tam silerim kafası yaşıyorum. Anılarımız bile aklıma gelmiyor. Yok gibi sanki. Artık nasıl tahammül sınırlarımın sonuna gelmişsem.<br />
<br />
Yalnız şu şekil bir ilişkiden (bkz: 5 sene) çıkmış bir bünye (bkz: 24 yaşında) evde kalıcakmış gibi hissediyor. Evde kalmayı geçtim de hayatında kimse olmayacakmış gibi hissediyor. Bu his çok lanet bir his yalnız. Hani okullarda vardır ya bekar kadın hocalar 50 yaşında falan. Kendimi öyle olucakmış gibi hissediyorum. Sürekli gergin, ne yapsa "bu kadın bekar ya evlense de kurtulsak artık" diyorlar ay imdat düşüncesi bile kötü. Un kurabiyesi gibi tatlış bir insanım, sonum bu olmamalı.<br />
<br />
Yöneticim geçen gün tüm ekibin karakteristik özelliklerini söyledi ayak üstü. Disc diye bi envanter var (kariyer.nette görmüşsünüzdür belki). Dört rengi var bu envanterin sarı, kırmızı, yeşil, mavi diye. Envanteri yapmadık ama yöneticimiz bir king olduğu için bizim renklerimizi analiz etti. Benim rengim sarıymış. Gittiğim her yerde kendimi belli edermişim, parlarmışım, insanlarla iletişimim çok iyiymiş, dışa dönükmüşüm falan. <a href="http://www.yaseminsungur.com/2011/09/25/renkler-ve-kisilik-testi/" target="_blank">Şurda</a> detayları yazıyor hepsinin. Kurcuklayabilirsiniz. Envanteri de alabilirsiniz galibam.Çalışmaya başladığımdan beri insanlarla olan iletişimime ben bile şaşırıyorum aslında. Doğru işi yapıyorum bundan eminim. Bir de normal insanlar gibi vaktinde girip vaktinde çıksak işe evimin kadını çocuklarımın anası olacak kıvama gelicem eminim ki. Artık hayırlısı ya. Evde mi kalıcam yoksam bir sevgilim olucek mi hep beraber görüciğiz. Yalnız ben buraya hiç flört macerası falan yazmadım, yazamadım ha o sıralar single bir lady olmadığım için. Nasıl ilginç olur hahahah. Gerçekten bu taraklarda bezim olduğunda en son lisedeydim. Elime yüzüme bulaştırıcam her şeyi acemiliğimle gibi hissediyorum.<br />
<br />
Bu arada memlekete gidiyorum bayramda. Yurt ve dünya bekar oluşumu duymuştur artık. Teyzeler daha bir alıcı gözüyle inceler. Allahtan öğretmen değilim, 1-0 yenik başlıyorum. Bir de sert bakışlarımı takındım mı tamamdır bu bayramı da sağ salim atlatırız evel allah.<br />
<br />
<br />
Not: İstanbullular kombileri açtınız mı bu arada? Yorgan içinde heder olmaktayım da.<br />
<br />
Trenchcoatunu 2 gün giyen ve dolaba geri kaldıran Liya bildirdi,<br />
Öpücükler,<br />
<br />
Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-22514583876654835552013-09-26T21:24:00.000+03:002013-09-26T21:24:18.625+03:00Tüm heybetimle geri geldim.<br />
Duydum ki beni beklermişsiniz, Liya gelse de bize bıcır bıcır konuşsa gitse dermişsiniz minik kuşlarım, tatlı su balıklarım. Baktım gördüm ki yazı yazmayalı 1 ayı geçmiş, hayatımda deli gelişmeler olmuş ve ben size yazmamışım. Ayıpladım kendimi ama bi an, sonra geçti zaten. Kendimi ayıplayamıyorum ben, her kararımın arkasında duruyorum. Yapmışsam bi bildiğim vardır diyorum, kendime yüklenmiyorum.<br />
<br />
İşe başlayalı 2 ay olmak üzere. Bu 2 ayda çok şey öğrendim, çok şey kazandım, çok mutlu oldum, çok mutsuz oldum, çok stres oldum, sporda 1 senede veremediğim kiloları 1,5 ay kadar kısa sürede verdim, kendime baktım, kendime güvenim bomba gibi geldi, daha çok gülümsedim, daha çok detaya takıldım, daha çok iletişim kurdum insanlarla, daha çok hakaniyetli olmaya çalıştım, daha çok gördüm çalışmanın sorumluluk almanın ne demek olduğunu, daha çok çevremi genişlettim, daha çok şükrettim, daha çok öğrendim boşvermeyi, daha çok öğrendim hasiktir şimdi sıçtık demeyi.<br />
<br />
Tabii hayatımda da değişiklikler olmadı değil. Yumuş askerden geldi, o askerden geldikten 4 gün sonra ayrıldık. Acısız, sancısız, ağrısız. Bıçak gibi falan hatta. Daha da Yumuş yok. Kafam inanılmaz rahat. Bi ilişki için yapabildiğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve olmuyorsa senin de rahat olsun arkadaşım. Daha da Davos'a gelmem.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibT1nu9gwo5rFZAKUb8dOAXWpQjBuNuiWHowmj6MlGVEZIgf6z7DjC6Qz_v4tGign36gyIjJrzewVLw9vzBXrU-0yIhazoTJblhWs8tsyKWAf-CTgFBYZGtd3VmFs-KWME9M7jhTY7uOw/s1600/3a21927f4105cf1a84b58b1040f11c1b.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibT1nu9gwo5rFZAKUb8dOAXWpQjBuNuiWHowmj6MlGVEZIgf6z7DjC6Qz_v4tGign36gyIjJrzewVLw9vzBXrU-0yIhazoTJblhWs8tsyKWAf-CTgFBYZGtd3VmFs-KWME9M7jhTY7uOw/s1600/3a21927f4105cf1a84b58b1040f11c1b.jpg" height="320" width="318" /></a><br />
O değil de gerçekten spor salonuna tonla para döküp de 250 gram bile veremediğime accayip yanıyorum. Ulan 1,5 ayda 4 kilo ne demek? Göbeğimin 4'te 3'ü gitti. Kalem etekler artık daha çok yakışıyor, saçlarım artık daha bir ahenkle dans ediyor. Şaka şaka. Saçlarım aynı dandirik haline devam ediyor kızlar. Ona bi çözüm bulmamız lazım. İKcı kimliğime yakışmıyor.<br />
<br />
Bu arada dilimin pabuç gibi olduğunun farkındaydım da bu derece farkında değildim. Böyle tatlı tatlı, bıçkın bıçkın lafımı her türlü kıdemden her türlü kadrodan insana sokuyorum yeri geldiğinde. Bu belki iyi bir şey ama son zamanlarda sivri yanlarımı çok fark etmeye başladım. Ki çok değiştirmiş, törpülemiştim çıkıntılarımı. Mesela son zamanlarda yöneticim de dedi alçakgönüllü değilsin hiç diye. Aslında bu kadar mütevazi olup da bu kadar da alçakgönüllü olamama olayı çok ilginç. Neyse ya yuvarlanıcam gidicem bi şekilde.<br />
<br />
Son zamanlarda hayatım iş oldu. Onun dışında hiçbir aksiyonum yok. Ne tweet okuyabiliyorum ne blog ne haber. Evi otel gibi kullanıyor, maaşımdan beş kuruş harcayamıyorum ama yine de accayip mutluyum, huzurluyum. Yaşamak bu olmasa da hep şükür bin şükür. Umarım siz de iyisiniz beş karbonlu riboz şekerler.<br />
<br />
Not: Öğrenciyken de hayat az buz kral değilmiş hani. Değerini bilmekte olanlar bilmeye devam etsin, bitirenler derdine yansın, yanalım.<br />
<br />
<br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-54123317173055416642013-08-24T11:43:00.001+03:002013-08-24T11:43:38.403+03:00Kronik Leyla oldum ben.Sevgili kınalı yapıncaklarım, dalları bastı kirazlarım; son zamanlarda öyle bir çalışmaya başladım, kendimi öyle bir deryanın içinde buldum ki kelimelerle ifade edebilemem. Gıcır gıcır yepisyeni bir kadronun taze mezunu olmak profesyonel stajyerliği olan beni bile hönkletti. Bu biraz da eksik çalışanla çalışmamızdan ve işi bilmiyor olmamızdan ileri geldi tabii. Çok yakın zamanda düzenimizi oturtmak suretiyle düz insan gibi çalışmaya başlayacağız. Düz insanlık en sevdiğim zaten.<br />
<br />
Free fridayi olmayan bir şirkette çalışmaya başlayınca etek, elbise ve malum zamanlarda (ki kadınlar beni bu noktada çok iyi anlayacaklardır tatlışlarım benim, erkeklerin aklına hemen başka bi şey gelir belki de) pantolon giymek beni derinden yaralıyor, zira evdeki kotlarımdan minare kurmak üzereydim ben. Beni en çok yaralayan şey ise dışarıyla içerisi arasındaki iklim farkı çocuklar. Şirketin içi öyle bir klimalı, öyle bir soğuk, öyle bir dondurucu etkisine sahip ki pırasa gibi kat kat giyindiğimiz halde donmaktan öteye geçtik bi takım kronik hastalıklar bünyemizde peydah olmaya başladı.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisdDf9uzVmeRbpNTUMF3HOw5RXcq7DurdV5Bel-WefIIaut_YJ7DQKCHlqsXlZfJ6LkuBLVkJ-lmJW0PNvjhdIkDWmV6he5g8hS7c_yGgyDEDYRyuiIMvOVy-Lt65hTa-t4h4VHuYniVk/s1600/17ab12659379290ddb2c09c0b0cc503a.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisdDf9uzVmeRbpNTUMF3HOw5RXcq7DurdV5Bel-WefIIaut_YJ7DQKCHlqsXlZfJ6LkuBLVkJ-lmJW0PNvjhdIkDWmV6he5g8hS7c_yGgyDEDYRyuiIMvOVy-Lt65hTa-t4h4VHuYniVk/s400/17ab12659379290ddb2c09c0b0cc503a.jpg" width="278" /></a></div>
<br />
Geçtiğimiz hafta sonu erkek arkadaşımın ailesiyle Şile'ye gittim. Gidiş yolunda bademciklerim balonun şiştiği gibi şişti ve küçük dilime yapışmak suretiyle beni insanlıktan çıkardı. Dışarıdan sapasağlam görünüp de her yutkunuşumda boğazıma kılıçlar, pıçaklar (bunu bilerek dedim bak) saplanması ve ilaçlardan dolayı apayrı bir boyutta Liya yerine Leyla oluşum beni benden aldı. Düşünsene yatılı misafir olmuşum, giderken nöbetçi eczane aratmışım, bi halta yaramıyorum, sürekli uyuma isteği tüm içerimi kaplıyor falan. Allaam. Sürekli 'kızım iyi misin' diye soruyolla, iyiyim diyorum ama yemek falan yiyemiyorum, bademcikler resmen yemek borumun önünü kesmiş, kumpas kurmuş. Zaten artık devir de değişti, kaynanalar, görümceler gelinlerini hamamda görürlerdi beni denizde gördüler. Ona ayrı bir gülüştük zaten.<br />
<br />
Neyse. Ben işe gittiğim gibi doktora gittim. İş yeri hekimimiz şoka girdi 'Kızım naaptın sen kendine' oldu. Hatta bölüm tanıtımları sunumunda adam resmen beni case konusu yaptı. Dayanamasaydım penisilini kaba etime yiyordum az kalmıştı. Pazartesinin öğleden sonrasından itibaren ben bi iyi oldum. Artık o yağlı iğnenin korkusundan mı diyim yoksa duyduğum dehşetengiz bademcik operasyonlarından mı diyim ne diyim bilemiyorum.<br />
<br />
Gün oldu cuma, yani dün. Ben pestilim çıkmış halde eve gelip ayranımı içtikten sonra saat 21:30 gibi viski çarpmışçasına hayata gözlerimi kapadım. Yaklaşık 12 saat sonra bir açtım bademciklerim gene bağımsızlığını ilan etmiş sıcak denizlere inme derdinde. Kroniğe bağlandı zannediyorum bu boğazlar sorunu. Şu anda yalnızım. Hani bazı insanlar vardır hep bi kaprisli olurlar hastalanınca falan. Ben hiç öyle değilimdir. Efendi gibi yatağıma pısar, efendi gibi dizilerimi izler, efendi gibi sıcak çorbamı yapar sessiz sedasız kendi kendime iyileşirim. (İnşallah) (Ya da annemlere bi kan falan mı akıtın diyim la nazar mı değmiştir sizce bana?)<br />
<br />
Yalnız benim olduğum bu zıkkıma beta virüsünden kelli bir şişkinlik mi diyolla yoksa bademciklerimin kellelerinin uçası mı gelmiş bilemedim. İki haftada iki şişkinlik insanın kalbini güp güp ettiriyor. Bendeniz Liya ya da şu an muhtemelen Leyla hemencecik bi yazı patlattım bak hastayken. Çok tatlı bi insan oluveriyorum aslında ben lan. Hiç domuz gibi olmuyorum. Öyle guzu gibiyim bak. <br />
<br />
O değil de bu pastiller çok mide bulandırıcı ya.<br />
Liya namı diğer Leyla bildirdi.Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-30762816398863503692013-08-10T21:51:00.000+03:002013-08-14T05:07:50.939+03:00El öpenleriniz çok olsun<br />
Sevgili tel kadayıflarım, hepiniz bol harçlıklı, bol huzurlu, çok kalabalık cümbür cemaat bir bayram geçiriyorsunuzdur umarım. Şimdi nerde o eski bayramlar deyip kafa ütülemeyeyim ama bizde anneanneler, babaanneler bu diyardan göçünce bayramlar bayram gibi değil artık. Herkes bi yerlere kaçtı, kimse evinde misafir bile beklemiyor, yazlıklarda bayramlar kutlanır oldu. Ben bile memlekette değilim şu an. Babam yanıma geldi, annemle kardeşim yazlıktalar. Öyle yarım yamalak bir şey olduk, çarpık kentleştik, çarpık bayramlaştık.<br />
<br />
Bu yazı sanırım özet gibi bir yazı olacak çünkü bildiğiniz ya da bilmediğiniz üzere çok monoton bir hayata adımımı attım. Sekiz buçuk beş buçuk çalışıyorum. Jet hızıyla bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Algılarım sürekli açık olunca çok efor sarf ediyorum bu yüzden de çok yoruluyorum. Şirket Gayrettepe taraflarında olunca öğle yemeklerine çok para gidiyor. Önceden Multinet'te para biriktirirdim lan ben. Sevgilime bu paralarla Tavacı Recep Usta'da yemek ısmarlamışlığım var yani. Şimdi ay sonunu kredi kartından tırtıklayarak yicem zannımca. Göt göbek aldı başını gitti zaten. Kendimi işe yürüyerek gidip geliyorum sabah sporu oluyor, akşam sporu oluyor diye avutuyorum ama o da yalan oluyor amk. İlk bir hafta gittim geldim yürüyerek ama zabaalan götüm yemiyo yürümeye, biniyorum otobüse. Akşam üstü yürüyüp geliyorum. Bu arada her gördüğüm elbiseyi (ki dizin hemen üstünde biten elbiseleri görmek inanın çok zor) alasım geliyor. O değil de neden çok zor böyle üsturuplu, yolda yürümelik elbise bulmak ya. Valla ağlayasım var.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7xhaSiQ_p7ANwlFOwurmrBt3WgFKCxNCFAc1Ot4eRVtzWtBaPyPyEZ8FU9jU7n3i0xkrkV6YH6a7Kaw7BcD8-pAVVRbmdSrhdwu_eZDHPilotgHQ8CTN5b1Nv1M3UY2hB_7QorzCRzAE/s1600/73ce701a8c516f529bbde8616f03aa92.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7xhaSiQ_p7ANwlFOwurmrBt3WgFKCxNCFAc1Ot4eRVtzWtBaPyPyEZ8FU9jU7n3i0xkrkV6YH6a7Kaw7BcD8-pAVVRbmdSrhdwu_eZDHPilotgHQ8CTN5b1Nv1M3UY2hB_7QorzCRzAE/s400/73ce701a8c516f529bbde8616f03aa92.jpg" width="303" /></a></div>
<br />
İş konusunu geçersek tatlı su balıklarım askerlik hemen sıraya girer. Askerliğimizin bitmesine 37 gün kadar kaldı. Başlangıçta hır gür olmadan nasıl gittiyse şimdi de tam tersi. Allahım nasıl didişiyoruz adam çarşı iznine çıkınca belli değil. Sonuç iki taraf için de kırıcı oluyor ve bildiğin yıpranıyoruz. Allaam bitsin artık kafasındayım. Bu kavganın gürültünün askerlik sonlarında artması normal mi bi deyin bakam bana. Yeminle şiddetli geçimsizlik yaşıyoruz ya. Askeri mahkemeye çıkcaz yakında o derece.<br />
<br />
Askerlik konusundan kem göz konusuna gelelim beş karbonlu riboz şekerlerim. Siz diyin göze gelmek, ben diyim göte gelmek. Öyle böyle değil. Bitakım insanların işe girmemle beraber atağa geçmelerine inanabilemezsiniz çocuklar. Belki hatırlarsınız ben salya sümük hastayken 'Staj yaptığın şirket sana sağlık sigortası yapıyor mu' diye soran benim de 'Sağlık sigortasını geçtim burnumun sümüğünü bile siliyolar' diye cevap verdiğim bi çocuk vardı sınıftan. Benim bu şirkete girdiğimi duymasının hemen ardından yönetici adayı pozisyonu için mülakata geldi. Bana hiiç haber vermek yok ama. Sanki ebemle görüşecek amk. Sanki olumsuz bi etkim mi olcak dese ki Liya ben geliyorum diye. Demedi de. Benim hiiç de bi şey dememe gerek yok gerçi yönetici direkt olumsuz görmüş çocuğu. .<br />
<br />
Bu arada benim Muzo'yu garantinin bitmesine beş kala garantiye yolladım ve eski bilgisayarıma kaldım. Onu 5 yıl kadar nasıl kucağımda taşımışım bilmiyorum. Bildiğin öküz gibi laptop. Kağnı gibi olmasını da saymıyorum. Resmen sabır levelimi geliştirmiş level 45345835 olmuşum.<br />
<br />
Bi de saçlarım çok hayvani dökülüyor la.<br />
Kafası kel kalmaya ramak kalan Leah bildirdi,<br />
Bu bayram da beş kuruş harçlık alamadım çocuklar.<br />
<br />
<br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-8117559044605251142013-07-27T00:47:00.001+03:002013-07-27T01:19:10.478+03:00Evdeki huzur, mutluluk budur.Sevgili kızgın kumlardan serin sulara atlayanlar, atlamak üzere olanlar ya da hiç atlamayanlar; hepinize klimalı ortamdan selam ve sevgi getirdim. Yetişkin bir Leah olarak lisans hayatım boyunca 284 gün çalışmışım, sicilime işlemiş. Bırak sicili içerime bile işledi hem okul hem staj kastırmak. Geçen yazımı da 'Ne olacam ben ehi öhü ühü' şeklinde bol soru işaretli yazmıştım. O yazıyı yazdıktan yaklaşık 3 hatta 2 buçuk gün sonra (çünkü yazıyı gece yazmıştım da) görüştüğüm yerlerden bir teklif aldım. Hiç ummuyordum, hiç beklemiyordum açıkçası.<br />
<br />
Daha önce de bahsettiğim gibi görüşmelere tam bir Zeyna gibi gidiyor haşin haşin görüşüp geliyordum. Her şeyin cevabını çatır çutur veriyordum. Bu da öyle görüşmelerden biriydi. Hatta yönetici görüştüğüm diğer firmaların ismini istediğinde ve ben söylediğimde 'Hmm görüştüğün yerlerde pek seçici değilsin anlaşılan' dediğinde 'Tabii ki görüşücem ben bir yeni mezunum ve seçeneklerimi görmek, bilmek istiyorum bu benim en doğal hakkım ve tüm bu görüşmeleri de birer deneyim olarak görüyorum ben' demiş lafımı gomuştum. Sonra adam blogumu sormuştu. Ehi ehi gizli işte kem küm yapmış bu küçük sırrımızı güvende tutmuştum. Hatta görüşmenin sonunda işi yabancı dizilere getirip dizi muhabbeti bile yapmıştım. (Yalnız, yazınca ne biçim bi görüşme olmuş lan bu demekten kendimi alamadım)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIzP6q5z1aUVQONFSQYJNuKwLtAZRVnbQhxHBZuEGzd847NW2tGiZGwobkOYFglIgiH8piOFKcTrCnXOGkWcbIci099uqKBqLyBjg0wjUEYziG4QmMwee1PpW8Uv_JD6lIIku3iAyLgAQ/s1600/15dcd48934e3a4327227b9dccae547bb.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIzP6q5z1aUVQONFSQYJNuKwLtAZRVnbQhxHBZuEGzd847NW2tGiZGwobkOYFglIgiH8piOFKcTrCnXOGkWcbIci099uqKBqLyBjg0wjUEYziG4QmMwee1PpW8Uv_JD6lIIku3iAyLgAQ/s400/15dcd48934e3a4327227b9dccae547bb.jpg" width="266" /></a></div>
Teklif vermek için tekrar görüşmeye çağırdıklarında içimde hiç kabul edeceğime dair bir his yoktu. Düşük maaş verirler ya kabul etmem falan diye düşünmüştüm. Ama evime 15 dakika yürüme mesafesinde olduğu için yürüdüm gittim işte. Sonuç olarak kabul edeceğim şartları bana sağladıklarını gördüm ve kabul ettim. Artık işliyim çocuklar. İŞLİ. Darısı herkesin başına. <br />
<br />
Yalnız bu işsizliğin bok gibi bir his olduğunu bilenler bilir. Hele ki o ne olucam ben devlet memurluğu mu yapsam özel sektörde mi sürünsem sürüncemesi inanılmaz çılgındır. Ben 8 buçuk 5 buçuk çalışmayı denemeye karar verdim özel sektörde. Tek temennim herkesin de aradığı işi bulması, huzura kavuşması, bol kazançlar elde etmesi, mobbingsiz yaşaması. Umarım benim için de hayırlı olan olur.<br />
<br />
Şimdi siz beni böyle ekstrem mutlu, havası yerinde, zil takıp oynayan bir Leah olarak hayal ediyorsanız yanılıyorsunuz sevgili optimist polyannalarım. Evde durumlar hiç iyi değil. Kardeşim hala obsesif kompülsifliğini ağır ağır geçiriyor, annem kafayı yemekte ve mantık dışı davranmakta sınır tanımıyor. İkisi de hayatı bize zindan ediyor babamla. Annem kardeşime hala kul köle. Kardeşim hala tedaviyi reddediyor ki son zamanlarda öfke kontrolü bile yapamıyor o derece çılgın bir durum var. Bu arada hiç çalışmadan bir üniversitenin Edebiyat bölümünü kazandı. Nasıl okuyacak bir fikrim yok zira zekası bile geriledi artık. Annem desen kardeşim yurtta kalsa bile o şehirden ev kiralayıp kirada oturmaya kararlı. Babam sikinde bile değil. Ailenin paramparça olması, kardeşimin 19 yaşında bakkala bile gitmemiş bir ergen olması, kendi ayakları üzerinde duramıyor olması umurunda değil. Nasıl bir kafa yaşıyor anlamak namümkün. Neymiş efendim Aydın'daki üst kattan çok gürültü geliyormuş, bu evde daha fazla yaşayamazmış.<br />
<br />
Son zamanlarda o kadar çok sinirlendim o kadar çok karardım ki gerçekten ne iş bulduğuma sevindim ne de başka bir şey. Hissedemiyorum artık hiçbir duyguyu. 2013 yılı tüm ailemi sikti attı. Kardeşimi ayrı bir hastaneye annemi ayrı bir hastaneye kapatmak istiyorum. Alın dicem düzeltin bunları. Bi de bazen Allahım diyorum hiçbir malımız mülkümüz hiçbir şeyimiz olmasın ama evde huzurumuz olsun diye dua ediyorum. Ama duayla olacak işler değil bunlar. Ya da babamın sözünü geçirmesiyle. Ya da bir aile büyüğünün gelip konuşmasıyla falan. İşte böyle boktan durumlar çocuklar. Kendimle ilgili hiçbir sorunumun olmaması her şeyin mükemmel olduğu anlamına gelmiyor. Hiçbir şey mükemmel değil, her şey eksik. Her evin sorunu var mutlaka, neler neler de duyuyoruz ama bu nasıl bir sınav ben anlamadım. Ne zaman bitecek hiçbir fikrim yok. <br />
<br />
Bu arada taa en başından beri ailem konusunda bana destek veren yüreği tertemiz insanlar oldu gerek mail yoluyla gerekse yorumlardan. Nasıl teşekkür etsem ne desem bilmiyorum. Tek bildiğim iyi ki bu blogu açmışım, iyi ki birbirimizin içini görmüşüz, birbirimize dokunmuşuz. İyi ki varsınız, iyi ki burası var. <br />
<br />
Yine başı farklı sonu farklı yazı yazan Leah bildirdi,<br />
Ramazanınız da mübarek olsun,<br />
Hamileler de sokakta istediği gibi dolaşsın,<br />
<br />
<br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com17tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-61883998118843618882013-07-08T21:19:00.000+03:002013-07-08T21:19:00.258+03:00Mezuniyet balomuzu da yaptık, bitti, SON.Tüm vasıfsızlığım ve işsizliğimle hepinizi selamlıyorum şekerparelerim. Siz yokken başımdan 2 mezuniyet töreni, 1 de mezuniyet balosu geçti. Böyle deyince sanki başımdan 3 evlilik geçmiş gibi oldu ama anladınız siz. Resmen boş zamanlarımda mezun oldum ben. Bir sürü tantana, bir sürü heyecan, bir sürü farklı duygu, bir sürü üzüntü. Her şey bir aradaydı. Ayaklarım sonsuz kez geri geri gitti. Öğrenci olmak inanılmaz güzeldi. Öğrenci kartımı geri verirken yaşadığım duygu sebebiyle güney çimlere yatıp debelenmek istedim. Zaten bir süre sonra akbilimin tam ücret basacak olması beni mahvediyordu, öğrenci kartımı verince kendimi çırılçıplak hissettim. Resmen halk olmuştum artık. Otobüslerde 1.95TL basacak, hiçbir öğrenci indiriminden faydalanamayacaktım. Buna yaşamak mı denirdi? Denmezdi tabi. Şu sıralar bitkisel hayatta gibiyim. Tam bir ev kızı oldum.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLKtKMEBrrydNz2Vm2-CPN8uzUvq3axFDCce_d6lJjI1a_rXgxiEA043bfbopKLARQ5lKaoxARjtymrPex2Qx28ePmTx0dDQjeBd92-KisQmDn-nICPR_O3hlAR5YrRMs0hqX75r3-1Qs/s1600/25040f8ca54945fae5dcddacf5b6b487.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLKtKMEBrrydNz2Vm2-CPN8uzUvq3axFDCce_d6lJjI1a_rXgxiEA043bfbopKLARQ5lKaoxARjtymrPex2Qx28ePmTx0dDQjeBd92-KisQmDn-nICPR_O3hlAR5YrRMs0hqX75r3-1Qs/s400/25040f8ca54945fae5dcddacf5b6b487.jpg" width="266" /></a>Mezuniyet törenlerini geçip direkt baloya dönmek istiyorum. Balomuzu Çırağan Sarayı'nda yaptık. 10 kişilik saplar masamızda gayet mutlu mesuttuk. Yemekten önceki kokteyl inanılmaz zevkliydi. Hepimiz birer Ivana hepimiz birer Hakan Akkaya olduk, gelen geçen kızlara 'bizımla diyılsın' falan yaptık. Pek çoğunuzun tahmin edeceği üzere damat annesi modunda gelen kızlarımız vardı. Yanlış makyaj kurbanı olan teyze görünümlü hanım kızlarımız vardı. Günlerce aradıkları elbise sonucunda baloda çılgınlar gibi pişti olan tontiriminnoşlarımız vardı. Penye elbise giymiş ve babetle gelmiş paçoz kızlardan bahsedip yazının şıklığını düşürmek istemiyorum. Ben su yeşilimsi uzun bir elbise giymiş, makyajımı kendim yapmıştım. Kendimden pek aşırı memnun olmasam da ortalamanın üzerindeydim. Kimseyle pişti olmadım. Geceyi başarıyla tüm zerafetimle atlattım.<br />
<br />
Tabii ki çift çift gelen ve beni kalbimden yaralayan bir takım insanlar da yok değildi. Böyle tatlış tatlış takıldılar. Kimisi kendisini nişan töreninde zannetmek suretiyle erkek arkadaşının kravatını bile elbisenin renginde taktırmıştı. Olsundu. Sevgilisiyleydi. Erkek arkadaşım askerde olmasaydı yanımda olsaydı da kravatını elbisemle uyumlu taksaydı. Ona bile razıydım. Amma ve lakin askerde olması dolayısıyla o gece benimle birlikte olamadı. Neyse. Yanımda olsaydı hata kaza biz de yatcaz kakcaz yatcaz kakcaz hoop ordayım gibim hoppidik şarkılarda slow motion dans eden çiftlerden olabilirdik. <br />
<br />
Ben oldum olası böyle discodur odur budur takılan kızlardan olamadım. Hani şık şık, ağır ağır kıyafetler giymiş, süslenmiş tiplerin de sarayın orta yerinde Murat Dalkılıç, Hande Yener vb. şahısların şarkılarıyla hoplayıp zıplamasını da pek anlamıyorum. Ağır abla mıyım neyim. Efendi efendi masamızda oturup sohbet muhabbet etmeyi yeğlerdim mesela. İyiydik öyle.<br />
<br />
Neyse bir Boğaziçi öyküsü de bu baloyla sona erdi. İçimde kocaman bir boşluk. Ne olacağım endişesi. Bu arada KPSS'ye de girdim. Tarih coğrafya kısmı eşsiz kötü geçti pek çoklarınki gibi. Ondan pek bahsetmeyeyim. Gerçi yeni mezun oldum ama iş bulamamış olmam acayip mutsuzlandırıyor beni. Hani Boğaziçiliyim diye havada kapacaklardı lan, havamı alıyorum bildiğin. Gittiğim tüm iş görüşmelerinin süreçleri de sağ olsun bir ömür sürüyor. Beklemeye tahammül bırakmıyorlar artık. Yıldım ya. Böyle bir mutsuzluk, böyle bir umutsuzluk yok yani. Devlet mi olacak özel mi olacak ne sikim olacaksa olsun yaşamak istemiyorum bu süreci ben. İnsan mezun olduğuna sevinmez mi ya da mezun olunca bi hafiflemez mi ya. Hafifleyemedim, sevinemedim, daha da ağırlaştırdı beni bu mezuniyet.<br />
<br />
Mezuniyetim ve işsizliğim vatana millete hayırlı olsun.<br />
Bi de o tarih kokan sarayın içindeki yürüyen merdivenler nedir abi ya? Tarihi eserlerin amına koymakta ülke olarak yeminle üstümüze yok.<br />
Hepinizi halktan biri olarak öptüm, sardım, sevdim.Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com23tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-2100118672574868212013-06-14T23:18:00.001+03:002013-06-14T23:18:36.764+03:00İşsiz bir mezunun mutsuz hayatıÜlkece zor günlerden geçtiğimiz şu süreçte ben de kendi içimde zor günler geçiriyorum. Geleceğe dair mutsuzluğum ve umutsuzluğum hat safhada. Zaten şu sıralar yanı başındaki insanlar tomaların altında kalırken, biber gazlarını yerken, yerlerde sürünürken ve kan revan içindeyken insan kendinde mutluluk hakkını görmüyor. Yapılan paylaşımlar, direnişe dair yazılar hemen gözlerin yanındaki iki musluğu açıyor, insan iç çeke çeke ağlıyor.<br />
<br />
Ben şu sıralar mezun olur gibiyim. Gezi olayları olurken finallerim vardı, bilgisayarın başından bir an bile ayrılamadım, aklım hep oradaydı. Öyle veya böyle girdim sınavlarıma, verdim ödevlerimi projelerimi. Şu an açıklanmayan tek bir notum kaldı, onun dışında her şey yolunda gibi. Ama ben hala kendimi mezun hissetmiyorum. Ayaklarım geri geri gidiyor. Akbilimi hiç tam basasım yok. Öğrencilik iyiydi, bomba gibiydi.<br />
<br />
Bunun dışında sürekli iş görüşmelerine gidiyorum. İstanbul'un dört bir köşesini gezdim. Tee ebesinin nikahına şirket kuran ve mesaiye 7:15'te başlayan şirket var. Sabah 5'te uyanmam gerekecek kendisine başlamam için. Yine bununla kalsa iyi, görüşmelerde açık açık mesaiye kalmamı beklediklerini söylüyorlar utanmadan. 19:30'da çıkacakmışım yani işten. Eve de işte uyumaya falan gelicem yani. Hal böyle olunca ben de artık bildiğin görüşmeye değil pazarlığa gidiyorum gibi hissediyorum çünkü zaten sonunda resmen pazarlık gibi oluyor. İnsanlar bu özel sektördeki çalışma ortamını çok çirkinleştirmişler. Yıl 2013 sözde kurumsal olup özünde kölelik sistemiyle çalışan şirket var amına koyim.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWHT7RLlGwyU8qNNqSp8GQyb6IWuFiXXOVzWiClRy9oeP3T1PS1hFcVV0G904_xICLMdpfJpDc9vSBmAPYF7BlOgfbzuil5bnwXBbSHmKreqZwbAVsnfmsVIRnwTzPvTn0Hi7_Z4WSf_A/s1600/70f54bb66e9f88a9081d537673a00cb7.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWHT7RLlGwyU8qNNqSp8GQyb6IWuFiXXOVzWiClRy9oeP3T1PS1hFcVV0G904_xICLMdpfJpDc9vSBmAPYF7BlOgfbzuil5bnwXBbSHmKreqZwbAVsnfmsVIRnwTzPvTn0Hi7_Z4WSf_A/s400/70f54bb66e9f88a9081d537673a00cb7.jpg" width="285" /></a>Çok değişik mülakatlara giriyorum. Kimisinde söze İngilizce başlıyor, kimisinde Türkçe. Arada dil değiştiriyoruz öbüründen devam ediyoruz falan. Özellikle hobilere çok önem veriyorlar şu son gittiklerimde. CV'me de hobilerden birine 'blog yazmak' yazmışım. Ulan hepsi blogumu merak ediyor. Söyle de söyle diye böyle tatlı tatlı merak ediyorlar, ne yazıyorum konusunu söylettiriyorlar bu olay falan çok hoşlarına gidiyor. İKcılar eşsiz meraklı olur zaten. Ama söylemiyorum tabi blogumun adını, merak etmeyin sırrımız güvende.<br />
<br />
Ücret beklentim için 2000 net dediğimde suratlarını buruşturuyorlar. Hani söyledikleri şartlar için az bile. Umutsuzlukla gidiyorum her bir görüşmeye. Hiçbiri elbette dört dörtlük değil ama kötünün iyisini de bulmak lazım diye düşünüyorum. Bu arada görüşmelerde bildiğiniz gibi değilim, acayip cabbar, acayip kendine güvenli, acayip hazır cevap bi hatunum. Pek hoşlarına gidiyor. Ama ben hiç içime sinen bir yere gidemedim henüz.<br />
<br />
Aklım hala devlette. Ulan liya bırak okulunun ismini it gibi çalıştığın günleri, atan devlete 9-3 çalış 2500 liranı al geç ömrünün sonuna kadar rahatına bak diyorum. Bazı günler devletçi oluyorum bazı günler özel sektörcü. Zaten bu gidişe özel sektörcü olursam bu şartlarda sömürülmelere doyamıcam, tadımdan yenmicem yani. <br />
<br />
Şu süreçte acayip bok gibiyim tabi ben. Yüzümün güldüğü ettiği yok. Önümde büyük bi kararsızlık var. Hayatıma ne yaparak devam edeceğim hiç bilmiyorum. Bir boğa burcu olarak kuduruyorum bu belirsizlik dolayısıyla. Erkek arkadaşım hala askerde. Bu tüm boktan süreci kendimle başbaşa atlatıyorum. Çevremde/çevremizde hiç güzel, hiç olumlu şeyler de olmuyor hayata dair hiçbir umut besleyemiyorum.<br />
<br />
Bu yazıyı da sırf blogu boşlamamış olmak için yazıyorum. Malum geçen sefer 1 ay yazmamıştım. Bu sefer 3. haftada yazıyorum. Hani çok isterdim komikli komikli yazmak sizleri gülümsetmek ama olmuyor işte ballı lokmalar. Bu olaylar olurken mutlu olmak da haksızlık gibi zaten. Benden haberler böyle. Sizlerde güzel şeyler oluyorsa az paylaşın da mutluluğunuza ortak olalım un kurabiyelerim. Sizleri seviyorum, allah hepimizin gönlüne göre versin inşallah. <br />
<br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com15tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-74407077300431010842013-05-27T20:50:00.000+03:002013-05-27T20:50:01.080+03:00Anne ben mezun oluyorum galiba.<br />
Tembelliğiyle kendinden geçmiş deli divane olmuş bloggerınız Leah size final haftasında koştu geldi canlarım. Ne kadar da beklendik değil mi? Sen 1 ay boyunca yazma sonra kalk gel final haftanda otur blogunun başına. Bak şu Allah'ın işine yani. Neyse gelmişken blogun hakkını vermeden gitmek istemiyorum. Bu yazımda üniversitenin bana kattığı, katmadığı, aldığı, götürdüğü bir takım şeylerden bahsedeceğim. Ne de olsa mezun oluyorum. Mezun oluyorum lan harbi harbi.<br />
<br />
Hazırlıkta Kilyos'ta kalmamın da verdiği bir zorunlulukla onlarca hatta yüzlerce insan tanıdım yurtta. Çoğuyla şu an selam bile vermesek de birbirimize Facebook listemde var yani kendileri. Niyeyse bu hazırlıkta tanışılan kitle hep bir kaybetmeye yatkın bir kitle oluyor ya. Neyse. Hazırlıkta iskambil kağıtlarıyla oynanabilecek her türlü oyunu oynadım. Sabahlara kadar batak oynayıp derslere gitmediğim oldu. Bu arada Kilyos'ta ders gördüğüm için bikinimi giyip dersten sonra çıpır çıpır yüzdüğüm de oldu tabi olmadı değil.<br />
<br />
Hazırlıktan sonraki sene biraz depresif bir sene oldu. Yalnız yaşamaya başladım. Ama depresyonun yalnız yaşamamla ilgisi yoktu. Zaten blog yazmaya da bu sırada başladım. Ali Sami Yen'e kombinemi bu sırada aldım. Sevgilimle bu bok zamanımda tanıştım. Bu arada benimkinin gelmesine 110 gün var daha yea. Şaka maka hem olumlu hem de olumsuz bir seneydi bu 2009.<br />
<br />
Bölüme başladıktan sonra dünyanın en dangalak ödevlerini yaptım, aldığım çıktılarla Türkiye'yi çöl ettim, aldığım kitaplara resmen bir dünya para verdim. Hala durur durur düşünürüm acaba iki fotokopi makinası alıp bir üniversitenin köşesine konuşlanıp fotokopici mi olsam diye. Çok para var kanka bu işte ya. Sonracığıma herkes 'Sizin okul çok güzel hea çimler felan, manzara oh mis' derken ağızlarını yüzlerini kırmamak için kendimi zor tuttum çünkü biz Boğaziçililerin çoğu derslerini kuzey kampüste görür ve o çayır çimenin olduğu güney kampüse yoğunluğundan dolayı hiç uğrayamaz. Anca otobüsle falan geçerken yandan görürdüm mesela ben boğazı.<br />
<br />
Bölüme başladıktan sonra gözlerini not bürüyen insanlarla karşılaştım, karşılaşmadım değil. Senin aldığın nota imrenen, aldığın not yüzünden sana bakışı değişen garip bir kitleyle ders gördüm. Tabii ki herkes böyle değildi canikolar. Çok tatlı, minnoş arkadaşlarım da oldu. Benim doğum günlerimi çok bastılar bağırlarına. Böyle sürprizler, pastalar, kurabiyeler falan Kilyos'ta olsun, bölümde olsun böyle çok eğlenceli, komikli şeyler.<br />
<br />
Dersleri, ödevleri geçtim bir grup projeleri yaptım ki üniversite hayatım boyunca sormayın gitsin ya. Ve eğer hala hapiste değilsem ve katil olmadıysam bana şaşın un kurabiyelerim. Ben bu grup projeleri kadar insanı dinden imandan çıkaran bir oluşum hayatımda daha görmedim. Ulan sen çalışırsın o çalışmaz, yaparım der yapmaz, gelirim der gelmez, hay ecdadınızı sikim siz gelmeyin ben yapıcam ödevi dersin ama yarrağı yersin çünkü godaman bir ödevle baş edemezsin falan. Allahım çok ciddi bir sınavdı bu grup projeleri. Bittiğine eşsiz seviniyorum.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHiYI7Q1BXyat85vgSZqJhKcIkZVG71zcNShgZR0qPLXnvjG5j4nluZijAlvlIqLvQtlibWr4x2poAaF2K1hKNF2wgj2xE1ZZIOLGfNe1EC5045K-_1K54olUyNERfsXl-zfVrMX1wlhY/s1600/2a2a56fe074669eca2f9cbf226134f41.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHiYI7Q1BXyat85vgSZqJhKcIkZVG71zcNShgZR0qPLXnvjG5j4nluZijAlvlIqLvQtlibWr4x2poAaF2K1hKNF2wgj2xE1ZZIOLGfNe1EC5045K-_1K54olUyNERfsXl-zfVrMX1wlhY/s400/2a2a56fe074669eca2f9cbf226134f41.jpg" width="300" /></a></div>
Bir diğer sıkıntılı hadise de sunumlardı kanka. Sunum yapmaktan dinim imanım gevremişti. Artık yaratıcılıkta sınır tanımamaya başlamıştık son zamanlarda. Son bir sunumum kaldı mesela, onu amuda kalkarak sunmayı planlıyorum. Çok eşsiz yeteneklerimiz gelişti okulumun sayesinde.<br />
<br />
Okulun balından, kaymağından faydalanmadım mı ondan da faydalandım dostlarım. Konserlerine gittim, çimlerinde yuvarlandım, en güzel fakültelerinde derse girdim, Aşiyan ki en sevdiğimdir kaçıp kaçıp en şahane şarkılarımı alıp alıp oralarda dinledim. Kedilerle yaşamayı öğrendim ki okulda kendilerine özel fon ayrılmıştır mamaları için falan. Yalnız şu kütüphane olayını çok tadında yaşayamadım gibi geliyor. Ben sese falan epey duyarlı bir vatandaş olduğumdan o sesli çalışma ortamlarında falan grup projesi epey zorladı yani. Kendim için de çok fazla gidip ineklediğimi söyleyemem ama o kütüphaneden çok şahane faydalanabilirdim, içimde uhtedir. Şimdi sonlara gelince kafama dank etmeye başlıyor.<br />
<br />
Üniversite hayatımın iki senesi boyunca da it gibi çalıştığımı söylemeden edemeyeceğim. Home office'inden tut, stajına kadar her türlü sömürdü kapitalist sistem beni. Corporate bi karı oldum, sonra sikerim bu işi böyle hayat mı geçer ben devlette çalışayım en iyisi dedim (az önce dedim bunu çok önceden değil) ve orda kaldım. Henüz bir icraatım yok. Zaten iş ilanlarına başvuruyorum arayan yok, çağıran yok ki CV'm oldukça kabarık bir CV yeni mezuna göre. Neyse ya, içlenmeye başladım, depresyona girmeye başladım bu konulardan bahsedince. Yalnız öğrenciliğin şahane bir şey olduğunu çalışmaya başlayınca öğrendim. Şu an içim kan ağlıyor, ayaklarım geri geri gidiyor, günahım kadar mezun olasım yok. Ama olmam ve para kazanmam lazım. ÇEYİZİMDE HİÇBİ ŞEY YOK. Ama evlenmiyoruz da daha. Öyle hormonlarımın horon teptiği dakikalardayız. <br />
<br />
Bu arada karanlık gecelerimin yıldızı olan bloguma da şükran borcumu asla ödeyemem. Üniversite hayatım boyunca kaçıp kaçıp geldiğim baba evi gibi oldu, burada bana destek olanlar apartman komşum Ayşe Teyze gibi candan, içten oldu. Şahane şahane bloglar vay anasını dedirtti derdimizden kederimizden kurtardı. Bi de söylemeden edemiyciğim, 6 aylık bloggerlar 1 hafta yazmayınca hemen mail atılıyormuş 'niye yazmıyorsun cınım ya' diye, ben bloggerın dinazoru oldum ve 1 aydır yazmıyorum bana bir allahın kulu mail atmadı la. Zalımlar, hayınlar. Ölsem kalsam eski yazılarımı okucanız durcanız yani hiç umursamıyonuz geleceğimi. Zaten benimki dönsün, blogu çeyiz bloguna dönüştürmeyi düşünüyorum. Bu konuda çok ciddi bir açık görüyorum bloggerda. Moda bloggerı, makyaj bloggerı, anne bloggerı, yemek bloggerı, kişisel blogger var çeyiz blogu yok. OLMALI ÇOCUKLAR. Yapın bunu. Sistemin açıklarından faydalanın yani.<br />
<br />
Bi şey dicem. Çok yazdım galiba. O yüzden şimdi bu yazıyı bitiriyorum tamam mı? Öptüm sizi. Ben proje yazmaya döniyim, aşırı eğlenceli falan çünkü. Hı hım, evet.<br />
<br />
Bu da pinterest hesabım. Çokzel hatunlar, elbiseler paylaşıyorum burda. <a href="http://pinterest.com/leahulan/" target="_blank">Leah Pinterest</a><br />
<br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com30tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-83895397967346598052013-04-02T22:44:00.000+03:002013-04-02T22:44:02.243+03:00En kahraman kahraman: LiseliSevgili kınalı karlar, hepinizi patates suratımla selamlıyorum. Bugün annemin salonunu süsleyecek mezuniyet fotograflarımı çektirdim. Pek çok fotografta paşa torunu, padişah torunu gibi çıktım ama olsun ensem kalın neticede. Ya zaten konumuz ensemin kalınlığı, benim godamanlığım değil çocuklar, ben size bazı süper kahramanlardan bahsedicem şimdi. 6 yıllık üniversite hayatım boyunca onlardan o kadar çok gördüm ki o kadar olur.<br />
<br />
<b>Sınır tanımıyorlar</b><br />
Eminim birçoğunuz onlarla her gün burun buruna geliyorsunuz. Kimlerden mi bahsediyorum? Liselilerden. Evet yanlış duymadınız liselilerden. Lütfen yanlış anlaşılmasın, onları çok seviyorum ve en kahraman kahraman görüyorum. Onlar benim için adeta birer Hugo. Okuldan eve, evden okula giderken onları görmeden duramıyorum. İlla bindiğim bir İETT otobüsünde bir öbek liseli oluyor. Bu liseliler çok iyi adapte oluyorlar ortama. Her ortam onlar için bir sınıf. Mesela otobüse bindiler diyelim birisi en öne otursun öbürü en arkada dursun asla konuşmamazlık etmezler. Sınır tanımıyorlar arkadaşlar. Hiçbirimiz onlara engel olamayız. <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5hI5D64aam_8WUCmh-JOj0DDfouJnJrLLAoJvNUNa_2GTcU5wKYMQn_h7g80fFVEIYtWy16s81tcaXYWvoe3-dfxvC49zwcvYi0rGFa5XGdUl8WkYTIpKYAJjvnKHV-gOXitLGByw1oU/s1600/ca284f1796d1388d0030d08398e20b3a.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5hI5D64aam_8WUCmh-JOj0DDfouJnJrLLAoJvNUNa_2GTcU5wKYMQn_h7g80fFVEIYtWy16s81tcaXYWvoe3-dfxvC49zwcvYi0rGFa5XGdUl8WkYTIpKYAJjvnKHV-gOXitLGByw1oU/s400/ca284f1796d1388d0030d08398e20b3a.jpg" width="310" /></a></div>
<br />
<b>Yer çekimine meydan okuyorlar</b><br />
Yine aynı otobüsteyiz çocuklar. Bu otobüs 59R olsun hatta. Şişli-Rumelihisarüstü hattı. Gerçeklere dayandıralım yazımızı. Bir kız grubu binsin otobüse. Bu kızların çoğu bir direğe tutunayım, tutunacak bir dal bulayım demezler. En keskin virajlarda bile hiçbir yere tutunmadan yolculuk ederler. Ne zaman şoför amca bir ani fren yapsa 'aiyyyihihihi' gibi bir ses çıkarıp grupça masum insanların üzerine devrilirler. Bu devrilme onlar için hiç anlam ifade etmez. 'Aiiyh pardon' diyerek masum insanlardan yapmacık bir özür dilerler. Ama bu durum onların yerçekimine meydan okudukları gerçeğini asla değiştirmez.<br />
<br />
<b>Ten temasına özen gösterirler</b><br />
Güzergahımdaki pek çok lisenin okul çıkışını biliyorum ve otobüse bu saatlere denk getirmeden binmeye çalışıyorum. Her ne kadar bu kasışa özen göstersem de bazen elden bir şey gelmiyor çocuklar. Tıklım tıkış otobüste hiç umursamadan çarpıyorlar, sağdaki soldaki insanlara dokunuyorlar, birbirlerine zaten sürekli dokunuyor haldeler Süper kahraman oldukları için halktan insanlara kucak açmışlar sizin anlayacağınız. Halka inmişler. Onlara nasıl teşekkür etsek ne söylesek az.<br />
<br />
<b>Kulakları çok iyi duyar</b><br />
Hepimizin bildiği ve sahip olduğu gibi bir kulaklık modası almış başını gidiyor. Zaten İstanbul trafiğinde uğraşacak bir meşgalen, dinleyecek bir musikin yoksa öldün bittin. En kahraman kahramanlarımız da zaten yer yüzündeki tüm modaları takip ettiklerinden dolayı kuru kafalı bandanalarının üzerinden olsun, altından olsun kulaklıklarını geçirip de gelmişlerdir otobüse. Hem müzik dinleyebilir hem de grupça sohbet edebilirler. Hatta bazıları vardır ki kulaklığını başka bir super kahramanla paylaşır ve yollarına bu şekilde devam ederler. Görüyorsunuz bu super kahramanlar çok yardımsever.<br />
<b><br /></b>
<b>Gelecek onların elinde</b><br />
Ama hepimiz biliyoruz ki bu çirkin ördek yavrusu ve düşüncesiz halleri er ya da geç gidecek. (Umut fakirin ekmeği mode on) Özellikle üniversiteye gittiklerinde öğrendikleri ilk 10 kelimeden biri 'farkındalık' olacak. Sağı solu rahatsız etmeyecekler. İnsanların kişisel alanlarına (personal space diyolla bu hadiseye) taciz, tecavüz etmek yerine bu alanlara saygı göstermeyi öğrenecekler. Vatana ve millete hayırlı birer evlat haline gelecekler. (Tatlışlar ya. Çok seviyorum sizi ben her şeye(!) rağmen.)<br />
<br />
Not: Justin Bieber'ı mı sevcez yoksa One Direction'ı mı? İkisini de sevsek olabilir mi? Zamanın gerisinde kaldım. Süperkahramanlar yardım lütfen!<br />
<br />
<br />
<br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-55980503740385579872013-03-23T22:53:00.000+02:002013-03-23T22:53:19.822+02:00Okumalık blog yazdım.Kurabiye yanaklı tontiri minnoş Liya'dan hepinize selamlar. Artık kabıma sığmıyorum çocuklar. Yeteneksizsiniz'deki Baha Bayırlı gibi dobiş, tombiş oldum. Torunlarım olsa kucağıma alır tam bir örnek anneanne/babanne olurum. Hatta erkek olsam tam bir Noel Baba olurum. Mezuniyet kapıda. Fotograf çekimidir, elbise seçimidir, odur budur derken zaman hızla geçecek. Ben fotograflarda yine devasa çıkacağım. O fotografla annemin salonunu süsleyeceğim, gelen misafirleri kepimle selamlayacağım. O fotograf çok önemli çocuklar. Toplum karşısına çıkıyoruz o kepli fotografla biz. Un kurabiyesini hüpleten gerdanı geniş hanım teyzeler süzüm süzüm süzecek, çayını yudumlarken 'ee sizin kız ne yaptı' diye sorup çekiştirecek bizi. Vizyonumuzu, misyonumuzu geniş tutmamız gerek.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRF9vIxJRqlM-tpGXm6hE514V9OFTpRXb-CuSJb3RFkjUBaSNeAr4KnHCdtfAcvYdTHK3BtNGB-0MuiVHa0TcB3vu6I36Tye5VVjtqgL8BGYxLsgKnA2N9lSsqGJsNCriMq2IXyWLSAig/s1600/3a0480d66d6ab13ee9682a68ba2b5993.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRF9vIxJRqlM-tpGXm6hE514V9OFTpRXb-CuSJb3RFkjUBaSNeAr4KnHCdtfAcvYdTHK3BtNGB-0MuiVHa0TcB3vu6I36Tye5VVjtqgL8BGYxLsgKnA2N9lSsqGJsNCriMq2IXyWLSAig/s400/3a0480d66d6ab13ee9682a68ba2b5993.jpg" width="265" /></a></div>
E bi de sevgili askere gidecek. Onun psikolojik hazırlıklarını yapıyoruz. Beni uzun döneme hazırlamaya çalışıyor benimki. Nisanda az asker alınıyormuş, bu da mühendis olduğundan uzun dönem çıkma ihtimalini aşırı yüksek görüyor falan. Böyle boktan boktan şeyler. Ankara'nın batısında olduğu sürece uzun dönem çok koymaz diye düşünüyorum ama şans işte bu işler. Hiç belli olmaz. Her türlü en az 5 ay en fazla 1 sene götüm götüm bekleyeceğim. Geldiği zaman da benim olacak fıstık, binicem üstüne vurucam kırbacı vurucam kırbacı. Hahahahah.<br />
<br />
Bu aralar iyice sapıttım. Türkçe'ye yeni söz öbekleri kazandırmaya başladım. -Melik, -malık ekini ota boka ekleyerek tamlamalar yaratıyorum. Bkz: İzlemelik dizi, okumalık kitap, yemelik yemek, giymelik elbise, içmelik kola, mıncırmalık bebek. Sonsuza kadar türetiyorum böyle. Lafın arasında da söylüyorum, böeeyle bakıyolar haklı olarak. Olsun ama ya hem şişman hem sempatik oldum artık. Tarzım bu.<br />
<br />
Geçen gün evdeki makyaj malzemelerinin, kozmetik malzemelerinin %90'ını çöpe attım. Resmen istiflemişim, elim gitmemiş dokunmamışım ya da onlar mitozla çoğalmışlar, yükselen bi grafik izlemişler. İnanamadım koca çöp poşeti doldu. Üzerinde son kullanma tarihi olmayan her şeyi fırlattım attım. Hiç acımadım. Amına kodumun götleri ürünlerin üzerine üretim tarihini geçtim son kullanma tarihi denen dünyanın en önemli şeylerinden birini yazmıyor ya. Böyle bir şey olabilir mi? Nerden bilcez ürün bozulmuş mu bozulmamış mı, taze mi bayat mı. Allahın cezaları ya. Faturaları mı biriktirelim, ürünlerin kutularını mı saklayalım, her aldığımız ürünü bir kenara not mu edelim. Beni çileden çıkarmayın ülen. Neyse şimdi azıcık eşyam var. Çok mutlu, çok huzurlu.<br />
<br />
Sonra hunharca Candy Crush oynamaya devam ediyorum. Iphone'um olsa feriştahına kadar ilerlerdim ama işte yokluktan sağdan soldan can bekliyoruz. Yolda görsem utanmadan söylerim can yolla lan bana diye. Zaten bi kemik kadrom var sürekli paslaşıyoruz. Resmen birbirimizin destek ekibiyiz. Allahım işsizlik bana neler yaptırıyo böyle ya. Çıldırcam az kaldı. Gerçi çıldıran arkadaşlarım var bak. Kızın telefonu şu an 22 Haziran 2013'te. Düşün bak can gelsin diye telefonunun saatini, tarihini ne kadar ileri almış. Delirmiş ayol, çıldırmış.<br />
<br />
Başka ne anlatsam bilemedim bak. Çenem fazla düşük değil şu an. İzlemelik dizi bulayım da izleyeyim. Siz de okumalık yazımı okumuşunuz çok tatlısınız canlarım benim, candy crushta level atlarsınız inşallah tez zamanda.<br />
<br />
Bodrum'a selam, Bodrum'a selam!<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-69940527602536740012013-03-08T21:44:00.000+02:002013-03-08T21:44:39.378+02:00Biraz benden bahsedelimHavanın ısınsam mı soğusam mı, yağsam mı yağmasam mı bilemediği günden hepinize selamlar kadın kızlarım. Bugün Dünya Kadınlar Günü. Emekçi kadınların günü. Koca parası yemeyi'emek' olarak gören kadınlar hariç tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. Aslında kutlanması gereken bir gün değil bugün. Ciddi anlamda efor sarf edilmesi lazım bazı farkındalıkların kazandırılabilmesi için. Umarım sadece kadın olduğu için, güçsüz olduğu için ona dayak atan tüm insan müsvettelerinin başına binbir türlü bela gelir. Normalde beddua etmesini de zerre sevmem ama hak eden tüm insanlara bunlar müstehak.<br />
<br />
Bugünün adına pek çok şirket kadın çalışanlarını şımarttı az da olsa. Kimisine home office çalış dedi, kimisine kocaman bir gülümseme yaratan paketler verdi kimisine de başka türlü şeyler. Ama bugünün hatrına pek çok mağazadaki indirimi de unutmamak lazım. Açıkçası epey de talan etmişliğim var hani. Sefam olsun ayol. Bir alana bir bedava mı dersin, %50 indirim mi dersin alayının hakkından geldim ha.<br />
<br />
Benim hayatımda zerre aksiyon yok epeydir de bloga yazmadığımdan bildiğiniz üzere. Sevdicek askere gidecek, onun stresi ilişkimize yeni bir boyut kazandırdı. Önceden mütemadiyen tartışırdık şimdi gün aşırı tartışıyoruz.<br />
<br />
Sonracığıma göbeğim ve yüzüm davul gibi şişmeye devam ediyor. Spor salonuna olan üyeliğim tamamen bir yalandan ibaret gibi. Ne zaman aklıma spor gelse 'gitsem gidemem kalsam kalamam sevsem sevemem şaştım bu işe' diye mırıldanıyorum.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRUE2RoT26dnMBze_1NsVIn2N2AB0D3xzl8YBv1Jx6_7NLW3b0SK_SdG34I7nvNSdMI59IUCE2IMC9HKa7AUPMlXC4e4uTetn4IHK0jBmxnrS7hneSkOFf5f9zKUn3tXZNl0ypG7tvZU0/s1600/86d7ae66697010a00c0ccfb06d401ba8.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRUE2RoT26dnMBze_1NsVIn2N2AB0D3xzl8YBv1Jx6_7NLW3b0SK_SdG34I7nvNSdMI59IUCE2IMC9HKa7AUPMlXC4e4uTetn4IHK0jBmxnrS7hneSkOFf5f9zKUn3tXZNl0ypG7tvZU0/s400/86d7ae66697010a00c0ccfb06d401ba8.jpg" width="266" /></a></div>
<br />
Saçlarım tam orta boy oldu bir boka benzemiyor ayıptır söylemesi. (Resimdeki saçın tam olarak 3-5 parmak kısası. Dalgalarım na böyle) Salsam Barış Manço gibi oluyorum toplasam 55 yaşında güne giden teyzeler gibi hissediyorum. Her an saçlarımı CHP kadın kollarındaki teyzeler gibi kestirebilirim. O boy iyi. Zaten hava kirliliği sebebiyle kendimi eve kapatasım geliyor. Duşa giriyorsun misler gibi oluyor saçların sonra akşam dışarı bir çıkıyorsun kafan bildiğin is kokuyor, pis kokuyor. Resmen ağlayasım geliyor o pis koku burnuma geldiğinde.<br />
<br />
Şu sıralar obsesif oldum çocuklar. Özellikle İETT otobüsüne bindiğimde kendimi inanılmaz pislenmiş hissediyorum. Birtakım insanlarla dibiş dibiş gitmemizi geçtim, o tutunacak yerlere dikkatle bakınca resmen kapkara kirleri görüyorum ya 'allaaaam sana geliyorum' diyorum.<br />
<br />
Beynimin kesinlikle bir playlist olduğuna inanıyorum. Candy Crush oynarken müzik dinlemiyorum ama beynimde sürekli şarkılar çalıyor. Yıldız Tilbe'sinden Yasemin Mori'sine kadar. Bu arada Candy Crush'a çılgınlar gibi sardım. İşsizlikten deli divane olduğumdan mütevellit baya vakit geçiriyorum sayesinde. Yalnız bi sorun var, gözlerimi kapattığım zaman bile şekerleri patlatıyorum. Delicesine oynuyorum çocuklar. Bildiğiniz hırs yaptım. Normalde hırslı bir insan değildim ama bu Candy Crush saga benim kişiliğimi bile değiştirdi. Şu an eşsiz bir hırsım var. Gerile gerile kasıla kasıla oynuyorum.<br />
<br />
Ara sıra derslerde sıkıldığımda sağa sola çomak gösteriyorum kızları kikirdetiyorum. Bi çomağa böylesine kikirdiyolar inanamıyorum. Nasıl da dangalakça bir şey halbuki. Ara sıra da hocalara ukalalık yapıyorum. 'Niye bekliyoruz böyle sessizce' falan diyorum. Hocalar da 'Sessizliği anlamlandırmamız gerekiyor' falan diye başlıyorlar. İçimde fırtınalar kopuyor tabi o sırada. Ne anlamlandırcam sessizliği be, anaaa.<br />
<br />
Bak mesela şu hayatta en özendiğim insanlar sıralaması yapmak istersem birincisi dünyayı delicesine ülke ülke dolaşanlar olur, ikincisi de tüm siyasi olayları bilip tarihi çılgınlarcasına tartışanlar olur. Nasıl özeniyorum nasıl kıskanıyorum anlatamam. Bi olaylar anlatıyor hoca, ben bi aydınlanıyorum bi ışıldıyorum anlatamam size. Işığı görüyorum ya bildiğin. Çok güzel bir şey ama harbiden ha. Ama gözlemlerime göre erkekler tarihe kadınlardan daha çok ilgi duyuyor. Ben de her şeyi bilsem çok iyi olur. <br />
<br />
Uzun süredir yazmayan Liya bildirdi.<br />
<br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-41870422218582058152013-02-22T21:12:00.001+02:002013-02-22T21:12:35.522+02:00İyi insanlarla tanışalım ve çalışalım bence.Çok sevgili, çok çalışkan, munis, tatlı, arı mayalarım, sizleri 4 günlük haftasonu tatilimin ilk gününden selamlıyorum. Son günlerde size sıcağı sıcağına dumanı tüten haberler iletip haberler veremiyordum. Baktım feleğin çemberinden geçerken sağ kroşe, sol kroşe çakıyorlar ağzıma yüzüme hemen geleyim anlatayım istedim.lk olarak söylemek istediğim bir şey var. Allah iyi insanlarla karşılaşmak nasip etsin hepimize.<br />
<br />
Bahsetmek istediğim konuya dönüyorum. Size anlatmış mıydım bilmiyorum ben son 4 aydır bir şirkette insan kaynakları stajyeri olarak sömürülüyordum. Pardon çalışıyordum. Bu çalıştığım yerin hiçbir ilanına başvurmamıştım. Bir network sitesi aracılığıyla mesaj atmıştı yönetici <i>'Böyle böyle bir fırsat var değerlendirmek ister misiniz'</i> gibilerinden.. Ben de o aralar hiçbir yere başvurmuyordum, kısmet ayağıma geldi herhalde değerlendireyim dedim. Gittim 2-3 kez görüştük sonunda olumlu oldu çalışmaya başladım falan. Geçen dönem hem bu şirkette 3 gün çalışıyordum hem 1,5 gün okula gidip derslerimi takip ediyordum hem de yarım gün zorunlu stajım vardı onu yapmaya kasıyordum. Harap ve bitap bir dönemdi anlayacağınız.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0ZACZDOrQ_J06_OX2l7v5b9WGnatnVFdVfEm7FjOktpOoNrfui4qZRoWjt790D0mpmKnwVyVQ5XDcl9aAKx67ktvBWPJPrAQrI_4BRt-q77KSvPHM_K5PUuL5iq5vW4JCmFeuFvtBnmg/s1600/6c3a1bc2ba1722ec797b484c5edee39e.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0ZACZDOrQ_J06_OX2l7v5b9WGnatnVFdVfEm7FjOktpOoNrfui4qZRoWjt790D0mpmKnwVyVQ5XDcl9aAKx67ktvBWPJPrAQrI_4BRt-q77KSvPHM_K5PUuL5iq5vW4JCmFeuFvtBnmg/s400/6c3a1bc2ba1722ec797b484c5edee39e.jpg" width="265" /></a></div>
<br />
Az gittim düz gittim dere tepe düz gittim tabi o sırada. Çalıştıkça çalıştım, sömürüldükçe sömürüldüm, yapmamam gereken işleri yaptıkça yaptım üç kuruşa talim ettim falan derken işin rengi apaçık değişmeye başladı. Açtıkları ilana gelen 2000 başvurudan kimseyi seçmemelerinin, referanslı adaylardan bile kimseyi beğenmemelerinin bir anlamı vardı anlayacağınız. Hem deneyim sahibi olacak hem sömürülecek, sömürüldükçe gık demeyecek bir adam arıyorlarmış. Beni bulmuşlar. Nerden bilirdim kankalar böyle olacağını. Baktım bunlar benim gelişmemi istemiyorlar, baktım toplantılara, görüşmelere beni almıyorlar hemen atalarımızı düşündüm. Ne demişlerdi acaba böyle bir durum için? Evet bildiniz; ağlamayan çocuğa meme vermezler. Hemen uygulamaya koyuldum. <i>'Ben bunu bunu bunu yapmak istiyorum.'</i> dedim. Kocaman bir <i>'Hayır</i>' dediler.<br />
<br />
Baktım emek verdiğim şeylerin sonucuna beni dahil etmiyorlar dedim 'ders programım ikinci dönem için çalışmama elverişli değil abbas yolcu.' Demez olaydım. Yöneticim olacak kadın sen bir engelle beni, bir art niyetli davranışlar sergile, bir gıdım bir şey öğretme bir ayıp ayıp şeyler yap bana. Af edersiniz çocuklar tüm okul arkadaşlarım ossura ossura uyur ve 1 ay boyunca tatil yaparken sabah 6 buçukta deli sikmiş gibi kalkıp 7:45'te mesai başı yaptım. Part timedan full time'a geçtim hatta o sıra. Final haftalarımda bile çalıştım. 1 hafta memleketime gitmek için izin istediğimde yöneticim ne dedi biliyor musunuz? <i>Bilgisayarını eve götür evden de çalış. </i><br />
<br />
Ben zaten koydum kafaya '<i>bu böyle gitmez liya kadın'</i> dedim kendi kendime. Ayrıldığım gün ofiste tek bir ikcı yoktu gün boyu sürecek bir toplantı sebebiyle. Biz paçoz stajyerler ofiste kalmıştık 4 kişi. Bana demediler ki <i>'Liya bugün senin son günün, biz de yokuz seni yeterince sömürdük bugün çıkışını yapabiliriz. sen yarın gelme.'</i> O gün gittim paşa paşa işlerini yaptım. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Saat 12:30-13:30 arasında olan öğle arasında yemeğe çıkmıştık paçoz stajyerlerden biriyle. Bana yöneticim olan kadın mail atıyor saat 13:00'da. Attığı mail sadece şu: '<i>Ofiste misin?'</i> Allahtan 13:05'te ofise gelmiştim de <i>'Şu an ofisteyim bir şey mi oldu acaba?</i>' yazdım. Bana 13:35'te gelen mail neydi biliyor musunuz? <i>'Seni kontrol etmek istedim bir şey yok.</i>' Ah dedim canım benim ya allah sana iyi niyet serpiştirsin yukardan. Madem merak ettin arayaydın ya telefondan? Neyin mailini kasıp son günümde beni ayar ediyorsun? Ay bir de hayır demesini bilmeyen, cazgır bir karı olmasam neyse. Yumuşak mizacıma veririm, içime kapanırım falan ama yok. Gayet de tüm stajım boyunca üslubumu bilerek hayır demesini de bildim, her işlerini de dakikası dakikasına gördüm, yanlış yapmışsın dedirtmedim kimseye.<br />
<br />
Ama yüce rabbim iyi insanlarla, iyi niyetli insanlarla karşılaştırsın bizleri. Ben şu son 2 yılda özel sektörde pek iyi niyetlisine rastlamadım açık açık. Ha bu kız stajyermiş, biz ona iş öğretelim deneyimlerimizden faydalansın haspam diyen bir allahın kulu yok. Zaten stajyeri bile deneyimli arıyorlar artık, sanki 2 sene sonra CEO falan olacağız. Bir de yöneticiler falan neyin endişesini yaşıyorlarsa amına koyim. Ulan 2 bir şey öğretsen de deneyimlerinden faydalansak fena mı hıyar ağası. Sanki seni tahtından mı indirecez, incilerini mi dökcez. Heç. Sana verilen ünvanın amına koyim lan ben. Püü paçoz. Ünvanın var ama günahım kadar insanlığın yok be.<br />
<br />
<br />Ceketini alıp çıkan Liya bildirdi,Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com15tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-28994751431408370982013-01-27T18:27:00.001+02:002013-01-27T18:27:17.647+02:00Özel sektör vs devletPek sevgili bahar çiçeklerim. Şu gudubet Ocak ayı bir türlü geçemedi farkındasınız değil mi? Sanki 2013'e gireli 1 yıl olmuş gibi geliyor bana. Hala daha bitmedi gitti cavurun Ocak ayı. Benim için ne de boktan geçti belli de değil zaten.<br />
Size geçen <a href="http://just-for-real.blogspot.com/2013/01/p-live-event-var-is-var-dediler-geldik.html" target="_blank">yazı</a>mda P&G'den bahsetmiştim. Birkaç gün önce gelen bir maille götümün üzerine huşu içinde oturdum. Neymiş efendim bu dünyanın sonu değilmiş, onlar beni beğenmediyse başka şirketler varmış hayatımı onlarla çalışarak da sürdürebilirmişim, onlar için pek çok saat harcamışım bunu çok takdir ediyorlarmış ve bu yüzden de iyi niyetlerini sunuyorlarmış falan da filan da. Size mi düştü lan başka şirketlerle çalışma durumum, size ne amına koyim çok üzüldüyseniz gidin Unilever'e yerleştiriverin beni madem bu kadar sorun ettiniz.Tey allam yea. Benim gibi adama böyle bir mail atıyorlar. Üstelik İngilizce, üstelik tepesinde adım bile yazmıyor. Bildiğin copy-paste red maili. Yazıklarım olsun P&G. Çocuğum olsun götüne Prima olsun Molfix olsun hiçbir kez geçirmicem, koca kafama Pantene olsun Blendax olsun hiç sürmücem, çamaşırlarımı Arielle asla yıkamıcam, muayyen günlerimde Orkid'in önünden bile geçmicem. Püüüüüü paçozlar. Benim gibi bir çalışanı ve müşteriyi kaybettiniz.<br />
<br />
Neyse size hayatımla aldığım bir diğer karardan bahsedeyim çocuklar. Ben özel sektörün ta amına koyim. Vazgeçtim lan ben özel sektörden. Hayat bu kadar çalışmaya değmez lan. Sabah 6'da kalkıp akşam 7'de 8'de eve girmeye İstanbul gibi bir şehirde sonsuz karşıyım.Hayatını yaşayamamana karşıyım. Çoluğunla çocuğunla ilgilenmemene karşıyım, kendine vakit ayıramamana karşıyım, sadece tatil yapmak için çalışmana karşıyım, kendini tek bir alanda yetkinleştirip sürekli başkasının çıkarına çalışmana karşıyım. Baya karşıyım ben ya. Son 2 senedir it gibi çalışıyorum, hem okulu hem işi bir arada idare etmeye çalışıyorum çok da emek verdim ama sanırım kararımı verdim; Devlet. <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgyjFwtQKRobXv00cXCg-JQhH64m1KVvis_8eOWJ8pWgfvXT2j301Ox6XARkooi7khCwljejlojcG8_wlyiWrS7awA7-a7DoGlFYksgpSvtOH0oD_HfctOgSeCXje80svF9F3GskJEymdc/s1600/70720656620446592_cCz5k9YE_c.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgyjFwtQKRobXv00cXCg-JQhH64m1KVvis_8eOWJ8pWgfvXT2j301Ox6XARkooi7khCwljejlojcG8_wlyiWrS7awA7-a7DoGlFYksgpSvtOH0oD_HfctOgSeCXje80svF9F3GskJEymdc/s400/70720656620446592_cCz5k9YE_c.jpg" width="266" /></a></div>
<br />
Devletin de çok iyi bir bok olduğu söylenemez. Aşmam gereken bir KPSS var ve ben daha hangi testleri çözeceğimi dahi bilmiyorum ama bildiğim tek bir şey var ne yaparsam yapayım başarılı olacağıma inanıyorum. İnsan Kaynaklarında hayatım boyunca işe alım yapamayacağımı biliyorum, bunun beni pek de bir yerlere götürmeyeceğine, beni geliştirmeyeceğine inanıyorum. Özel sektörde kar yağdığında "yarım saat erken çıkalım yarebbim veleddalin amin" diye diye outlookta send and receive yapmak istemiyorum. Stajyer halimle bile eve iş götürmemi istediklerinde "Hayır götüremem" demek istemiyorum, şu an bile bunu demekten yoruldum ben. İlk 10 sene özelde it gibi çalışıp ancak elime ciddi paralar geçtiğinde o giden 10 senemin arkasından ağlamak istemiyorum. <br />
<br />
Bir de bazen düşünüyorum, şu anda çalıştığım şirkette departmanımızda 3 tane hamile kadın var. Nasıl üzülüyorum karınları burunlarında, sabahtan akşama sinir stres sahibi olarak çalışıyorlar.Çocukları doğacak, birkaç ay yanında olacaklar ve sonrasında çalışmaya dönmek zorundalar. Bebeği varsa kayın validesi, annesi yoksa bir bakıcı büyütecek. Annesi akşamdan akşama görecek, doyamayacak çocuğuna falan. Herhalde özelde çalışmaktan başka şansı yok ki bu kadının özelde çalışıyordur değil mi yani? Başka şansı olan hangi anne çalışmak ister bu şartlarda ve çocuğunu akşamdan akşama görmek ister? Adeta bir Pepe'yim, çok üzülüyorum minik kuşlarım.<br />
<br />
Mezun olmama yarım dönemim kaldı. Okuldaki son dönemim olacak. Kendi alanıma dört elden sarılıp kendi bölümümle ilgili bir şeyler yapmak istiyorum sanırım. Tabii bu hayatta ne olacağı da belli değil ama kesinlikle hayatın bu kadar çalışmaya değmeyeceğini biliyorum. Bence kendine çalışmak daha önemli ballı lokmalar ya. Kurumsal bir şirkete girildiği takdirde sadece o şirketin belli bir fonksiyonundan sorumlu oluyor ve onda yetkinleşiyorsunuz. Ama kendine vakit ayırmak, insanlara faydalı olmak, sosyal sorumluluk gibi kavramlar da çok önemli. Ciddi ciddi düşünüyorum da para gerçekten önemli. Önemsiz diyenin kafasına sıçayım. Ama hayatımı sürdürmeme yetsin yeter abi ya kocam daha çok kazansın. Bu arada milletin ocak ayında bile cayır cayır sözlenmesine, nişanlanmasına da dikkat çekmek isterim canparelerim. İnsan bi durur, bi dinlenir di mi ya. Neyse ne diyorduk devlet. İşte devlette çalışıp yükseğimi yapıp falan takılmak istiyorum ben ya. Evime, kendime özelde çalışırkenden daha çok vakit ayıracağımı biliyorum devlette. Ayda 2500 lera kimden kötü la. Adam olana çok bile.<br />
<br />
İşte böyle bir kararım var gibi şu an. Değişir mi değişmez mi, hayat ne getirir ne götürür hiç bilemiyorum. Hakkımda, hakkımızda hayırlısı olsun tontiriminnoşlarım. Hepimize iyi farkındalıklar diliyorum.<br />
<br />
<br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com31tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-26433936465762867792013-01-19T22:49:00.000+02:002013-01-19T23:08:34.832+02:00P&G Live Event var, iş var dediler geldik.Hepinize gaydırıgubbak Liya'dan selamlar. Yaklaşık 3 haftadır blogumda yeller esiyor, biri de demiyor ki aga bu nedir! Kendinizi soğukların serin kollarına mı bıraktınız yoksa indirimlerin sıcak mağazalarına mı saldınız bilemiyorum ama benim son 3 haftam bildiğin finallerle ve stajla kanırta kanırta geçti. Hem çalışıp hem de final kasmak 10 çocuk anası olmakla eş değer hale geldi gözümde. Bu arada bir takım mülakatlara da girmedim değil. Nasıl olsa sonraki aşamalara geçemeyeceğimi düşündüğümden bu süreci açık seçik isimlerle anlatıcam size ballı lokmalar.<br />
<br />
Şimdi Procter & Gamble diye bir FMCG devi firma var. İşte orkid olsun, ariel olsun ne bileyim duracel olsun, göt bezi prima olsun bunların malı mülkü anladınız mı. Her sene bunlar<i> Live Event Business Seminar</i> diye bir hadise başlatıp üniversite öğrencilerine staj, mezun olacaklara da iş imkanı sağlıyorlar. Ama öyle bir süreçleri var ki anandan emdiğin süt burnundan geliyor kanka.Stajyerlerine 2 bin lira veriyorlarmış ama 20 bin verseler iyi yani.<br />
<br />
Bak şimdi önce sitemize gir üye ol bro dediler, oldum. Burdan kutuplara kadar uzayan bir başvuru sayfası var. Doldur allah doldur bitmiyor sayfaları. Hangi departmanı istiyorsun bik bik, CV'ni yükle bik bik, o soruyu cevapla bik bik, bunu cevapla bik bik. Bir de İngilizce dolduruyosun, destan yazmanı bekliyorlar mavi ekran veriyorsun. Doldurduk o veya bu şekilde.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjF9FJc-zgymspnInXLeNtIZCFFlzlbLCytc4FU760nqw0S8KqgLhB6U9c-mNg-ESYyP7dNh8mBfpSuY-zY8ld07h3Hapqv25VtgEvaZ-selTPtgJxIRcddikwTj1DG5Io8aK4XhX5Hazg/s1600/46936021088371400_9jVuUNRG_b.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjF9FJc-zgymspnInXLeNtIZCFFlzlbLCytc4FU760nqw0S8KqgLhB6U9c-mNg-ESYyP7dNh8mBfpSuY-zY8ld07h3Hapqv25VtgEvaZ-selTPtgJxIRcddikwTj1DG5Io8aK4XhX5Hazg/s400/46936021088371400_9jVuUNRG_b.jpg" width="303" /></a></div>
<br />
Sonra verdiğim cevapları beğenmiş olacaklar ki <i>Assessment Center</i> diye bi test aşamasına aldılar beni online. Burda da dünyanın en salak saçma soruları var kendini dünya lideri gibi hissediyosun. Ben stajyer mi alacaklar yoksa CEO mu alacaklar anlamadım zaten. Yok bir ekip kurarken nelere dikkat edersiniz. Ulan hıyar, ben ekibe girmeye çalışıyorum zaten neyin ekibi kurcam amına koyim.<br />
<br />
Bunu da beğenmiş olacaklar ki beni <i>online</i> olan <i>Reasoning Test</i>'e almadılar. Çünkü geçen sene de başvurmuştum aynı şekilde. Ordakini saymışlar buna. Sonrasında direkt hayatın acı gerçekleriyle dolu <i>Reasoning Test</i>'e girdim. Adamlar Boğaziçi Üniversitesi'nin New Hall binasını kapatmışlar kanka. Ders işlediğimiz amfide sınava girdik. Yok böyle bir olay. Maile yazmışlar zaten hesap makinanızı getirin diye. Ben burdan anladım, hardcore bir sınava giriyon kanka dedim kendime.Zaten o gün okulda bi 500 kişi sınava girmiştir eminim. İTÜ'den falan arkadaşımı gördüm yok böyle bir şey. Biraz sınavın acılığından da bahsedeyim. 40 soru var birader, ilk 9 tanesi mi ne ölümüne hesap makinası kullandığın matematik soruları, karlar zararlar, havuz problemimsi salak saçma şeyler, sonra hafif bir iniş yaptırıyorlar Türkçe anlam bilgisi sorularına dönüyoruz paragraftan hangisi çıkarılamaz tarzı zaman öldürücü sorular sayısını tam hatırlamıyorum o da 9 tane falandır, geri kalan tüm sorular o Ales'te gördüğümüz şu şekilden sonra hangi şekil geliyor diye beyin akıtan, gözleri şaşı eden sorular. Tamamen zamanı nasıl kullandığınla alakalı. Yani bi günde rahat rahat çözersin o soruları ama amaç 1 saatte kanırtmak seni. Anamız ağladı bro. Ama onu da geçtim alnımın akıyla.<br />
<br />
Sonra geçen gün beni bire bir ön mülakata aldı bir kadın. Bu sefer canlı canlı, kanlı kanlı. Bu mülakatı da bizim okulda sınıfta oldum. Ders işlediğimiz yerde, öğretmen masasında mülakata girdim olacak iş mi amına koyim. Neyse. Bir kadın oturuyor karşımda, biraz kendini anlatmanı isticem ardından yetkinlik bazlı sorular sorucam dedi. Ben başladım "Adım Leah, soyadım Can " dedim, der demez İngilizce lütfen dedi. Taam amk dedim İngilizce anlattım kendimi. Staj deneyimlerime geldim onları da anlatıyorum işte iş tanımlarını falan. Bunlara çok girmeyelim ben yetkinlik bazlı sorulara daha fazla zaman ayırmak istiyorum dedi. Yetkinlik bazlı soruları size de yazıyorum çocuklar çok harika sorular yetkinliğinizi ölçersiniz:<br />
1. Kompleks dataların içinden herhangi analitik bir sonuca varıp bunlara dayanarak herhangi bir öneride bulundun mu? Nasıl bulundun, sonucu ne oldu?<br />
2. Hangi liderlik özelliğinle gurur duyuyorsun? Bu özelliğinle insanlara nasıl bir yardımda bulundun? Nasıl aksiyon aldın ve sonucunda ne çıktı?<br />
3. İnsanların deneyimlerini dinleyerek ve onlardan yola çıkarak hiç içgörü edinip hayatında değiştirdiğin bir şey oldu mu, nasıl değiştirdin, sonucu ne oldu?<br />
<br />
Gördüğünüz gibi sizin yetkinliğinizi arşa kadar ölçüyor bu 3 soru. Üniversite öğrencisi miyim, 15 yıllık yönetici Salih Bey miyim anlamadım bu soruları cevaplarken. Ulan götü boklu öğrenciyim daha nasıl tatmin edebilirim seni cevaplarımla lan.Yazıklarım günahlarım olsun yani. Bu ön elemeymiş bi de. %50 elencem, %50 verdiğim cevaplardan biri kadının yüreciğine dokunduysa elenmeyebilitem var. Elenmezsem de öbür aşamada elenirim kesin. Ben böyle mülakat, ben böyle aşama görmedim amına koyim. Super mario gibi hissediyorum kendimi, oyunun sonunda prenses falan da görünmüyor.<br />
<br />
Hakkımızda hayırlısı olsun çocuklar.<br />
Acar muhabiriniz Liya bildirdi.Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com21tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-37075494884153230502012-12-06T20:14:00.003+02:002012-12-06T20:14:22.557+02:00Bir yağmur klasiğiDünya hızla kirlenirken yağmur birden yağmaya karar verdi. Yavaş yavaş çiseleyen yağmur ruhlarımızı sonradan gelecek olan toprak kokusuna hazırlıyordu. Ay ne romantizm yaptım he. Olm bok götürüyo lan İstanbul'u yağmur yağınca. Hayat duruyor, trafik felç oluyor, metronun önlerinde birden 3-5 tane şemsiyeci beliriyor paraya para demiyor. 3 adım öteye araba gitmiyor, gidemiyor bi kere. Ayazını, poyrazını siktiğiminin rüzgarıylan bi de o yağmur karışmıyo mu allaaamm şımşırık oluyosun şımşırık (şımşırık için bkz: ıpıslak).<br />
<br />
Yine o yağmurlu günlerden biri yani bugün, Nişantaşı'nın kıyısında Maçka'da çalışmışım, işimden gücümden çıkmış bir de yöneticimi biemdabılyusuna kadar götürüvermişim tam otomatik şemsiyemlen. Şakır şakır yağan yağmurda sefil hayatıma bu kahpe İstanbul'un çamurunda merhaba demişim bu olaydan sonra, bi de üstüne üstlük servis şoförü trafikten gelememiş. Yürüyelim diyoruz Osmanbey'e kadar, servis bekleyen ablayla. Her adım atışımda ayakkabımın topuklarından dizlerime kadar çamuru da beraberimde getiriyorum zaten. Topuklarıma baka baka yürüyorum böyle salak gibi. Salak diyolardır kesin zaten bana yolda.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCvGzlFERoHuAt5gzCbXDDVhqJ0Jowzb4o2zJ0A2pC7FjllM1N1RNCkg_7MwTxXgA2H7xtDss-NM5lruiKXiOkesqoNjq2GoVRaNhC_O3YmshYjLu7k_mKLobmgDnsphW12S2vRvuxPUM/s1600/374572893977272293_VwDlrCnS_b.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCvGzlFERoHuAt5gzCbXDDVhqJ0Jowzb4o2zJ0A2pC7FjllM1N1RNCkg_7MwTxXgA2H7xtDss-NM5lruiKXiOkesqoNjq2GoVRaNhC_O3YmshYjLu7k_mKLobmgDnsphW12S2vRvuxPUM/s1600/374572893977272293_VwDlrCnS_b.jpg" height="320" width="320" /></a></div>
<br />
Neyse, Nişantaşı'ndayız. Işıklar, mağazalar falanlar filanlar derken bir adam "Alır mısınız" diyerek bir gül uzatıyor. Lan diyorum Nişantaşı'nın elitliğine bak güller sercekler az kaldı yollarımıza. Alıyorum. Hanfendi diyor. Ben de yanımdaki kadına diyor zannederek bakmıyorum arkama. Yanımdaki dönüyor, hanfendi diyor bir daha. Ben yine bakmıyorum. Sonra bir daha hanfendi diyor. Ulan hiç üstüme alınmıyorum yemin olsun lan, yine bakmıyorum. Adam meğersem gelip belamı sikecekmiş gülü alıp gittim diye. Gül de gül olsa bari lan. Yapma çiçek kolleksyioneri annem salonundaki yapma çiçekli sepetlerinin içine attırmaz bile. Öyle dandirik, öyle basit, öyle sikimtırak bi gül. Bi dönüyorum arkama. "VER" diye bağırıyor ipne. Al da götüne sok bakışımla adama veriyorum gülü. <br />
<br />
Bak hele bak, olaya bak sen. Millet nelerle uğraşıyor ya. Böyle para mı kazanılır amına koyim. Şakır şakır yağmurda milletin eline sikim sokum bi gül tutuşturcaksın, bir de para isteyeceksin. Ulan insan değil bu insanlar.<br />
<br />
Yolda bi de ipnemsi erkekler var, onlar da güzellik salonu kartı dağıtıyorlar. "Ay valla bi şey satmıyoruaaaz" kafasında kırıta kırıta kart vermeye çalışıyorlar. Azıcık bakımlı olan birini görsünler sülük gibi yapışıyorlar. Paçozlara hiç yanaşmıyolar. Paçoz mu gezelim lan. Paçoz geldik paçoz mu gidelim, he! Zaten canım burnumda geziyorum yoğunluktan, bi gün bi patlıcam ya bunlara sen seyrele o zaman cümbüşü.<br />
<br />
Olm nedir benim bu çektiğim lan. Bi tane adam var sokakta, Mercedes'ini tamı tamına kaldırıma çıkarıp apıştırıyor. Yayalar yola çıksın yoldan yürüsün amk. Meclis üyesiymiş, ön camında yazıyor kağıt komuş. Ulan adam sikmekten helak oldular la bunlar. Çekici çağırsam arabasını bile çekmeyecekler eminim yani. <br />
<br />
Çok atarlandım gene salon kadını çizgimden çıktım ya. Halbuki son zamanlarda gayet iyi bir Nişantaşı çocuğuydum. Ekmek falan yememeye başlamıştım yemeklerin yanında, çünkü vermiyorlar yani, öylesine. İşte bi yağmur yağıyor her şey değişiyor görüyonuz de mi çocuklar.<br />
<br />
<br />
<br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-48877152335074397342012-10-15T22:47:00.002+03:002012-10-15T22:47:24.964+03:00Blogger'da dünden bugüne.<br />
Blogger'ın eski yazarlarındanım diyemem ama bir 3-4 sene oldu herhalde bu camialara gireli. Pek çok blog okudum, pek çok yorum yazdım, pek çok bloggerın günden güne değişimini kah uzaktan kah yakından izledim. Bu yazımda elimden geldiğince ciddi olmaya çalışmaya çalışacağım. Objektif bir yazı olmasını umut ediyorum. Keyifle okumanız, okurken haklılık payımın olduğunu düşünmeniz dileklerimle.<br />
<br />
Önceden moda blogu mu vardı? Varsa da isimleri moda blogu değildi. Sayıları az olmasından mütevellit kendilerine moda blogu demezdik çünkü biz. Onların adı blogtu. Normal Blog! 2009'dan 2012'ye kadar öyle bir çoğaldılar ki o kadar olur. Yeni sezondan 3-5 parça alan herkes bugün ne giydim yapmaya başladı. Arttılar, arttılar, arttılar. Güzel bir anlatım, hoş bir fizikle ve iyi bir tarzla birleşince o bloglar yükseklere çıktı. Sonra bu blogların sahiplerinin bir kısmı şirketlerin halkla ilişkiler ofislerince keşfedildi, birlikte projeler yaptılar, sonra bloglarda hediyeler verilmeye başlandı ve git gide bu blog sahiplerinin izleyicileriyle olan etkileşimi azalmaya başladı. Önceden izleyiciler "Şu konuda yaz", "Bu konuda yaz" derlerdi ve blog sahibi izleyicilerinin beklentilerine cevap vermeye çalışırdı. Benim gördüğüm, bu durum şimdi yok. <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkypqOs7a5PMsUzN8g2vJh1ofq97XGBmlZhYsh_zv4elflSHTar7lJyut8BSVsCYDMmFOUz1uYQlgR5rtlYaY3z4LMliwvreFGPALrw01cYfhHzy-5TRmm4Fm8hniTkwZGeYiR5jE4N18/s1600/158611218097552095_UgToULaz_c.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkypqOs7a5PMsUzN8g2vJh1ofq97XGBmlZhYsh_zv4elflSHTar7lJyut8BSVsCYDMmFOUz1uYQlgR5rtlYaY3z4LMliwvreFGPALrw01cYfhHzy-5TRmm4Fm8hniTkwZGeYiR5jE4N18/s400/158611218097552095_UgToULaz_c.jpg" width="292" /></a></div>
<br />
Zaman akıp giderken hiçbir şeyin aynı kalmasını bekleyemeyiz tabi ki. Bir bloggerın izleyicileriyle olan iletişimi de zaman içinde değişebilir. Fakat bana öyle geliyor ki son bir senede blogger bir basamak üste çıktıysa izleyicileri bir basamak aşağıya indi. Kişisel çıkarlar ön plana çıktı. Tabi ki madalyonun öbür yüzünü unutmamak gerek. Hala izleyicisini önemseyen, yorumlara cevaplar veren, mail yoluyla destek olan pek çok moda bloggerı da var.<br />
<br />
Sonra bir Twitter furyası çıktı. Sonra oralardan fenomenler çıktı. Sonra fenomenlere feno dendi. Onlar 140 karakterle şampiyon oldular bence. Aşk yazdılar, eski sevgili yazdılar, özlü söz kastılar seyircilere oynadılar. Bizim burada 2 yılda edinemediğimiz izleyici kitlesine onlar 140 karakterlik cümlelerle belki de 2 haftada ulaştılar. Çoğu blog yazmadı, yazmaya yeltenenler dikişi tutturamadılar, tutunamadılar Blogger'da. Ama adamlar/kadınlar Twitter'ın ekmeğini yediler mi? Yediler. Afiyet olsun mu? Olsun. Yalnız hiç blog yazmadığı halde blogger adı altında malı götüren olmadı mı, o da oldu, o da oluyor.<br />
<br />
Kişisel bloglara gelelim. En birincimiz Pucca oldu. Pucca'dan sonra kimliğini gizleyerek blog yazan herkes bir ara Pucca oldu. Kişisel blog yazarlarının birkaç handikapı vardı. Her şeyi ortaya döktüklerinden fazla savunmasuzdılar. Hayatları, acıları, aşkları, nefretleri, dertleri her şeyleri bir kitap gibi okundu. Daha sonra başarılı olanların kitapları çıktı. Fakat kimliği/kendini/yüzünü gizlemek bir süre sonra çile halini aldı. Bu çile nereye kadar diyenler "Yeter ulan!" diyerek ortaya çıktılar, çıkmayanlara da helal olsun diyorum ben. Şimdi bir de kimliği gizleyip "Ben böyleyim ben şöyleyim, boyum şu kadar, kilom na bu kadar" diyenler okuyucularını bir beklenti içine soktu. Ortaya çıktıktan hemen sonra beklentileri karşılayanlar oldu, karşılayamayanlar oldu. Sanırım şu sıralar abartmalarının hesabını acı bir şekilde ödeyenler var.<br />
<br />
Bu yazıyı yazarken kimseyi hedef almadım, kimseye laf sokma amaçlı yazmadım. Umarım aranızdan duruma alınanlar olmaz. Sadece bir durum analizi yapmak istedim kendimce. Katılan olur, katılmayan olur ama durum son zamanlarda bence budur.<br />
<br />
Hepinize hayırlı başarılar diliyorum çocuklar.<br />
<br />
<br />Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com34tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-80745618481944546832012-07-01T15:16:00.003+03:002014-04-12T21:49:25.433+03:00Yaz okulu var dediler geldik part 2 - Londra<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">İngiltere’deki acar muhabiriniz Leah bildiriyor. Keşke sizinle alışveriş yapma imkânımız olsa ballı lokmalarım. Biz buradaki soğukları size versek, siz bize oradaki güneşi yollasanız. Valla diyorum bak ya hani kendim için değil. Gavur güneşi görür görmez soyunuyor, ben ağzım açık bakıyor ve ceketime sarılıyorum. Yazık hiç güneş görmemiş bunlar, azıcık yollayın da görsünler ebelerininkini.</span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-indent: 35.4pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Geçtiğimiz günlerde ben kütüphanede kitap bulmak için çırpınırken ve kitabı hala bulamazken, çevremde bulunup kulağında kulaklığı olmayan yegâne kadına tüm yüzsüzlüğümle yanaştım. İngilizler zaten öyle yardımsever ki hani sıçsan kıçını silivercekler o derece bir yardımseverlik. Gittim yine İngilizlerden sıkça duyduğum “Excuse me” ile söze başladım ve durumu kısaca özetledim, kadın bana direkt “Are you from Turkey” dedi. Allah dedim ya. Allah dedim ya. Kadının serçe parmağından tutup kütüphanenin bir başından diğer başına halay çekecektim nerdeyse. Böyle bir mutluluk yok yemin ederim. Türk gördüm lan okulda. Altın bulmuşum gibi sevindim.</span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-indent: 35.4pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Londra’nın sokaklarını kendim için değil sizin için gezdim kınalı yapıncaklarım. Trafalgar’dan Oxford’dan, Thames Nehri’nden sizler için geçtim. Türk restaurantı gördüğüm zaman yanımdaki Amerikalıları dürtükledim, “Halal Food” yazan yerleri gördükçe güldüm, gülümsedim. Otobüste ağzım açık uyuyarak hepimizi iyi temsil ettim. Hyde Parkı’nın yanından geçerken aklıma sevdiceğim geldi, ah keşke burada olsa dedim “Haydi gidelim haydi haydi gidelim haydi” diye söylene söylene yürüyüş yapar, çayır çimende koşar, hatta bokunu çıkarır güreşirdik dedim. Türk olduğumu duyup da “Sizin orada X var mı, sizin orada Y var mı” diyip bizi 3. Dünya ülkesi sanan cahil cuhela Amerikanlara çok güzel cevap verdim.</span></div><h3 class="separator" style="clear: both; font-weight: normal; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjALFuU6oeteb4P9NrsDqAtxKpB5CpHpc1jJOhIjjjeHswdqEojK4uFW5yZTl9wcVXvgZEmkeIINyIQTXWeRN6q5yHheNdMfE_uhZ0QQjHcAZRKPnJLYRlsGiUUo9Xe4ppeg4ydhNQpXls/s1600/DSCF0183.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjALFuU6oeteb4P9NrsDqAtxKpB5CpHpc1jJOhIjjjeHswdqEojK4uFW5yZTl9wcVXvgZEmkeIINyIQTXWeRN6q5yHheNdMfE_uhZ0QQjHcAZRKPnJLYRlsGiUUo9Xe4ppeg4ydhNQpXls/s640/DSCF0183.JPG" width="640" /></a></h3><div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-indent: 35.4pt;"><h3><br />
</h3></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Londra genel anlamda kendimi iyi hissettiğim bir yer oldu. Sanırım çok fazla turisti barındırmasından kaynaklanıyor bu. Onca Amerikanın içinde asimile olmak üzereyken farklı dillerde konuşan insan seslerini duymak çok iyi geldi. Bir de adamların tarihi dokularını deliler gibi, çılgınlar gibi koruyor olmalarına şapka çıkardım selam durdum. </span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-indent: 35.4pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Bunlar dışında bir şey alacağın zaman Türk lirasını 3 ile çarpıyor olmak adamı fena çarpıyor. Henüz o aşamayı geçemedim. İlla 3 ile çarpıp kıyas yapıcam. Bu arada çok güzel ve onlar için ucuz tekstil ürünleri olmasına karşın İngilizler nasıl paçoz nasıl paçoz anlatamam. Ya bi git Primark’a götüne don al ya. Ben böyle rüküşlük görmedim amına koyim. Nasıl bir boşvermişlik, nasıl bir sikine takmamaktır bu anlamış değilim. Türkiye’deki taytlardan kaçtım, burada da aynısından var. Her kadında bir tayt amına koyim. Yine götlerine bakmadan giyiyorlar taytı bak gene sinirlerim bozulmaya başladı. Her gün bir yeni tayt.</span></div><h3 class="separator" style="clear: both; font-weight: normal; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4fkOcB9SYNeY1eE8DMp8MFiuklXUgn1cFftaTGfCpKNs4-bxSNtd_kb3gSRB6yR-5ZWeIZj58NBDP2fIhuYW7mgv-C6VMXvajE803RvkYPT3QQojR76a7MzwmOrgQl3JPQpSW0YIcPTs/s1600/DSCF0241.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4fkOcB9SYNeY1eE8DMp8MFiuklXUgn1cFftaTGfCpKNs4-bxSNtd_kb3gSRB6yR-5ZWeIZj58NBDP2fIhuYW7mgv-C6VMXvajE803RvkYPT3QQojR76a7MzwmOrgQl3JPQpSW0YIcPTs/s640/DSCF0241.JPG" width="480" /></a></h3><div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-indent: 35.4pt;"><h3><br />
</h3></div><h3 class="separator" style="clear: both; font-weight: normal; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmDQJ-0K8EvmcraDbnEsuFser9W56n342a9dvlge78jSro6riwFXAUQgvMGbu1yrQqjBJVO7TrOGrBAlUFWH8WnCk69ytCrmcRPwzd5Njg-1YPUBmyo1c-wkq0Ir5OU3uS2Zq1uT2sMTM/s1600/DSCF0223.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmDQJ-0K8EvmcraDbnEsuFser9W56n342a9dvlge78jSro6riwFXAUQgvMGbu1yrQqjBJVO7TrOGrBAlUFWH8WnCk69ytCrmcRPwzd5Njg-1YPUBmyo1c-wkq0Ir5OU3uS2Zq1uT2sMTM/s640/DSCF0223.JPG" width="640" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhckjHU8tpqbfS8260JvWtARdWRKsI2UBN65RKfpAEo4R6FjFr6Id1DbQ-sQ20DjH8vdYXDFyORLDW8b-44yV-KdUPpTliABqKMDU6C-4bzzpj3lVycOBTBUova59nzb3qE4yiv8_Wax0M/s1600/DSCF0224.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhckjHU8tpqbfS8260JvWtARdWRKsI2UBN65RKfpAEo4R6FjFr6Id1DbQ-sQ20DjH8vdYXDFyORLDW8b-44yV-KdUPpTliABqKMDU6C-4bzzpj3lVycOBTBUova59nzb3qE4yiv8_Wax0M/s640/DSCF0224.JPG" width="640" /></a></h3><h3 class="separator" style="clear: both; font-weight: normal; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnAcLmfAe0fY8UhDnyJSP1rUona6vL6nGe8LBt5571ULztsFhsWuEGELXgUsjo5tumvGth5ZQ-gNTCFL8ia3n8bVNtRtqobFTdMXclCrYQGzBOgOZgL6gXG9PVItt23ZMARb6mzxCwoz8/s1600/DSCF0266.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnAcLmfAe0fY8UhDnyJSP1rUona6vL6nGe8LBt5571ULztsFhsWuEGELXgUsjo5tumvGth5ZQ-gNTCFL8ia3n8bVNtRtqobFTdMXclCrYQGzBOgOZgL6gXG9PVItt23ZMARb6mzxCwoz8/s640/DSCF0266.JPG" width="640" /></a></h3><div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-indent: 35.4pt;"><h3><br />
</h3></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">O kadar gezdim ettim az biraz da fotograf çektim ama nasıl dandirik çekmişim anlatamam. Ne neresi belli değil. Bazı yerlerde üşengeçliğimden makinayı çantamdan çıkarmadım bile. Bazı yerlerde keşke fotograf makinasını hiç çıkarmayaymışım zaten. Ne güneşin yönünü ayarlayabilmişim, ne sarayı komple çekebilmişim. Bana sıfır puan, size yüz puan. Öpüyorum canlarım.</span></div>Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com18tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-85397881996062722942012-06-25T21:39:00.001+03:002014-04-12T21:49:25.436+03:00Yaz okulu var dediler geldik part 12 tane biberin 5 lira, 3 tane soğanın 4 lira olduğu bir ülkede yaşamaya başladım canlarım, İngiltere'de. Sıçıp boklarını satsalar yanına £3 yazarlar beklerim. Kalacağım yerin kıyı bir bölgede olduğunu var sayarak yanıma inceden kalına çalan kıyafetler getirmiştim ama ne fayda. Burası serin, burası soğuk, burası tam Halil Sezailik. Bugün okulda yürürken yaşlı bir amca yanımdan geçti ve "Sizin şansınıza hava çok güzel" dedi. Tabi bunu Türkçe demedi ama dedi işte başka bi dilde de olsa. Ben de "He ya, nasıl güzel nasıl" dedim içimden. Adama da sadece "YES" dedim ve gülümsedim.<br />
<br />
Buraya gelmeden önce hiç heyecanlı değildim, evle ilgili sorunlar beni benden almıştı. Yumuş beni havaalanına bıraktığında içimden hıçkıra hıçkıra ağlamak geliyordu. En son pasaport kontrolünde ayrıldık ve kendimi tutamayıp "ağlıcam şimdi" dedim ve hemen sonra karşımda duran eşşek kadar DUTY FREE yazısını gördüm. Ağlamadım.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiRkJ1Wz5J-KbQUm7znCYKjtIvn_6eQ84tL1KjbLf1l9KbsfBiJ_0_2bvTAqHcOTheAFnhs7wt52ZjY0IotvMvsebh7dvYo9bK9DTSJZIic4vJhET_fNYUqJJ96OfCYxBk5Yht_3TdRbE/s1600/682c60799847289c2ecb851b0834c84e.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiRkJ1Wz5J-KbQUm7znCYKjtIvn_6eQ84tL1KjbLf1l9KbsfBiJ_0_2bvTAqHcOTheAFnhs7wt52ZjY0IotvMvsebh7dvYo9bK9DTSJZIic4vJhET_fNYUqJJ96OfCYxBk5Yht_3TdRbE/s320/682c60799847289c2ecb851b0834c84e.jpg" width="240" /></a>Buraya geldiğimde insanların yersiz nazikliği beni şaşırttı. İngilizce biliyorum zanneden kendimin de eveleyip geveleyerek konuşması da beni benden aldı. Şu anda yaz okulu için buradayım ve okuduğum okulda yaklaşık 800 kadar yabancı öğrenci var. Yaklaşık 600 tanesi de Amerikan. Çoğu California'dan geliyor. Fizik dersi için hem de. İngiltere'de Amerikanların içinde asimile oldum anlayacağınız. Araplardan sonra sesli konuşmada çığır açmış Amerikanlar. Hemen hemen hepsi birbirini tanıyor ve bu durum da biçare beni depresyona itiyor. Türkiye'den geliyorum dediğimde "it's cool" diyip duruyorlar. En son carladım nesi it's cool paso it's cool deyip duruyorsunuz diye. BİZİ BÖLMEYE GÜCÜN YETMEYECEK AMERİKA.<br />
<br />
Her zamanki geldiğim bu yeni ülkeye cenabetliğimle geldim. Odamdaki tuvaletin sifonu 1 kere işedikten sonra (artık nasıl işediysem) bozuldu. Basıyorum basıyorum su foşur foşur akmıyor. Gittim adamlara dedim durum böyle böyle rahat rahat işeyemiyorum, sıçamıyorum falan sağolsun bi tanesi geldi odama. Biz nasıl kumandanın götüne vuruyorsak aynen sifonun bulunduğu yere vurdu ve sifonun içine su dolmaya başladı. Allaaam dedim Türk esintisi bu olmalı. <br />
<br />
İşte günler işemekle, sıçmakla geçiyor canlarım. Şu an bir Türk'e hasretim. Bir türk görsem hemen çember içine alıcam ve sonsuza dek Türkçe konuşucam ama koduğumun yerinde tek bir Türk yok. Size cumartesi günkü Londra gezisinden fotograflar ve yeni hikayelerle geliyor oluciğim. Şimdilik esen kalın ve sıcak havanın tadını çıkarın. Ben de birkaç İngilizle takılayım da az kibarlık öğreneyim.Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com23tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-37429971426856745442012-04-27T14:34:00.001+03:002014-04-12T21:49:54.171+03:00Takım arkadaşları arıyorum.Selam soyu tükenmekte olan eşsiz, benzersiz, tatlı ve minnoş pandalarım, sanırım hepimiz postlarımızı çıkardık ve kısa kollularımızı giymeye başladık. Malumunuz lömbür lömbür, bıngıl bıngıl kilolarımız da hayata bizden önce merhaba dedi. Sizinkileri bilmem ama açıkçası benimkiler çok utanmaz, arlanmaz. Ne edep biliyorlar ne adap. Göbeğimdekilere "Çıkmayın kuzum gökdeleni herkesin içinde" diyorum anlamıyorlar, Yan simitlere "Pörtlemeyin tatlım düşük bel kotların üstlerine" diyorum bana mısın demiyorlar. Eğer siz sizinkileri eğitebildiyseniz öneride bulunmak için beni şu numaradan araya.... Şaka şaka.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQ0pRC0Jr68LoDYtTDj-UcFWe853mWv_z0Mc0jgEVggHT5fQDLlC0GjXviFvLnx11Zq5ACaa-82eoZUSCZsa0Ikw_DtyytAXve0g7GOPAYmbM0rWNi2L3NgffmWN6Qm2SBsCF3BrV0hss/s1600/bu-da-insan.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQ0pRC0Jr68LoDYtTDj-UcFWe853mWv_z0Mc0jgEVggHT5fQDLlC0GjXviFvLnx11Zq5ACaa-82eoZUSCZsa0Ikw_DtyytAXve0g7GOPAYmbM0rWNi2L3NgffmWN6Qm2SBsCF3BrV0hss/s320/bu-da-insan.jpg" width="209" /></a>Şimdi kimseye hakaret etmemek adına insan olmadığımı kabul ederek başlamak istiyorum bu yazıya. Ben insansam günde 2 öğün salata yiyenler ne? Ben insansam sabah akşam spor yapanlar ne? Ben insansam günde 100 mekik çekenler ne? Ben insansam kahvaltıda bir kibrit boyutu büyüklüğünde peynir yiyenler ne? Konu yemek olunca insanlığımdan çıkıyorum tatlı su balıklarım. Ben ki soğan sevgimden dolayı yemek masasındaki her bir insana soğan yedirmiş insanım, ben ki sabah kahvaltısında ertesi akşamki yemeği düşünüp mutlu olan bir insanım, ben ki sevgilisiyle "niye kuru fasulyeciye götürmüyorsun beni yea" diye kavga eden bir insanım, ben ki 9 yaşındayken bir öğünde bir ekmeği bitiren bir bacaksızım, bir de boğa burcu olduğumu söylememe gerek yok sanırım. Bir de bu kadar yemek yememe ve kıçımın sağ ve sol löpünü kımıldatmamama rağmen <br />
allah vergisi metabolizmam sayesinde Harry Potter'daki Hagrid gibi değilim şükürler olsun kü.<br />
<br />
Bir adet Semra Özal gerdanım, Trump Towers'a kafa tutan göbeğim ve denize atsan boğulmayacağımın garantisi olan yan simitlerimle dünya üzerindeki yerimi aldım. Diğer üzuvlarıma bok atmak istemiyorum, onlar normal. Ben elma vücut tipli bir Leah'yım yavruşkalar. Bacaklar ince, popo tepsi gibi. Göbekten itibaren tüm yukarısı evlere şenlik. Kilo alıp verme olayım çok zor. 17 yaşımdan 23 yaşıma yani şu ana kadar hep 56-65 arası oldum. Şu an 65'e avcının avına yaklaştığı gibi soldan yaklaşıyorum.<br />
<br />
Baharın getirdiği yorgunlukla beraber en yakın arkadaşım çiçek desenli yastık kılıfımın çevrelediği yumuş yastığım oldu. Kucağıma da Muzo'yu (netbookum) verirseniz yemeğimi de önüme koyarsanız mirimiri moromoro yaparım size. Geçen gün annem geldi, ona yaptım mesela. Ama anladım ki gittiğim yol yol değil. Git gide dönüşü çok zor olan bir yere doğru yol alıyorum. Mesela beni kandırmak da çok kolay. Yolda tanımadığım birisi yemek gösterse "gel pisi pisi" dese onunla sonsuza doğru ilerlerim. Artık başıma gelebilecekleri sizin hayal gücünüze bırakıyorum. (lütfen çok acı çektirmeyin.)<br />
<br />
Yani aslında size koca bir yazı boyunca anlatmak istediğim şey şuydu canlarım: Belediyenin parklara koymuş olduğu spor aletlerinde benimle birlikte ter akıtacak takım arkadaşları arıyorum. Müracatlarınızı yorum halinde yaparsanız sevinirim (bir de hangi pasta ve börek yapımı konusunda söz sahibi olduğunuzu da ekleyin lütfen.)<br />
<br />
Hedef 2023. Şaka şaka. Şekil A'nın 2 katı olsak yeter.Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com54tag:blogger.com,1999:blog-8444735813377332862.post-32770300026552357862012-04-18T22:04:00.000+03:002014-04-12T21:49:54.168+03:00Bana bir kız lazım.Bu sabah tüm homurtumla kalktım. Tüm dünyaya meydan okuyan sabah ereksiyonumla tuvalete koşturdum. Sanırım enfes bir rüya görmüştüm. Gittim bir süre gözlerim kapalı bir şekilde işedim. Sonra suratıma su çarptım. Havlu denen şey vardı ama gereksizdi, o yüzden yüzümü t-shirtüme sildim. Hemen ardından özenle odama gittim ve eşofman altımı özenle ters bir şekilde bulunduğum yere atar gibi yaptım ama sağ ayağımdan çıkarırken çok salladım sanırım odanın bir köşesine gitti, t-shirtümü de basket topu yapıp odanın öbür köşesine attım. Dolabımı açtım ve jilet gibi gömleklerim bana merhaba dediler. Giydim tekini, bir de pantolon. Tamamdır. Sonra var gücümle seslendim <i>"ANNEEAĞ"</i><br />
<br />
Tüm sevecenliğiyle odama gelen annem havasızlıktan ölmüş ve gömeni olmayan odama geldi. Tüm cıvıltısıyla <i>"günaydın oğluşum"</i> dedi.<i> "ne yicem ben"</i> dedim. O bu sırada perdeleri ve pencereyi açıyordu. N.Ş.A (normal şartlar altında) bunu babama desem <i>"bok ye ipnenin evladı"</i> yanıtını alır hatta bir fiske de kafama yerdim ama sonuçta bu soruyu anneme soruyordum. <i>"Ne yemek istersin benim mühendis oğlumm"</i> deyince bana, anne kontenjanından dibine kadar faydalanmanın sefasını sürdüm. <i>"Kafana göre takıl ya"</i> dedim. Çıstak çıstak terlikleriyle mutfağa seyirtti.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggYKu-mR6ZeAofWVLSiFl7kwJgHpEpd6KJ-QaCTmh7trWrhOLBmQbFrNIk-rtYcqmcTIkHzya9G42Ub_yY-ywUeMKCJGvGWurNKvx-6FW6OfH30sUsvSJ09sBk9FtltrNAGMgDFgAJm40/s1600/284289795197557566_Q0xeyv07_f.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggYKu-mR6ZeAofWVLSiFl7kwJgHpEpd6KJ-QaCTmh7trWrhOLBmQbFrNIk-rtYcqmcTIkHzya9G42Ub_yY-ywUeMKCJGvGWurNKvx-6FW6OfH30sUsvSJ09sBk9FtltrNAGMgDFgAJm40/s320/284289795197557566_Q0xeyv07_f.jpg" width="251" /></a>Annemin beni çılgınlar gibi şımartmasından hiç sıkılmamıştım ama içten içe de biliyordum: Elin kızı beni annem gibi karşılıksız sever miydi? Yere apıştırdığım eşofmanlarımı yerden kaldırır, onu normal bir eşofman formuna sokar, hemen ardından dürer katlar mıydı? Dahası tüm pervasızlığıma her daim gülümser ve bana şefkatle yaklaşır mıydı? Bana hizmette sınır yoktur anlayışını benimsemiş bir kız lazımdı. Hem çalışacak hem eve gelecek evin işini yapacak, benim sevdiğim yemekleri bilecek ve onları annem gibi pişirecek, çok sevdiği halde dereotunu sırf ben sevmiyorum diye dereotlu peynirli poğaçaya koymayacak ve poğaçayı sırf bu yüzden boynu bükük bir şekilde peynirli yapacak, eğer koyarsa benim onun tüm uğraşlarını hiçe sayarak ağzına sıçacağımı bilecek, ben işten gelince götümü yaydığım yerin önüne çayımı, meyvemi koyacak, sonra sabahtan akşama kadar it gibi koşturmamış gibi gece yatağımıza yatınca çatır çatır benimle sevişecek, hayır kelimesini lügatında barındırmayan, nazsız, kaprissiz, harbi bir kız.<br />
<br />
Sucuklu yumurtanın kokusu odama doğru akarken telefonuma baktım. <i>"Benimle hiç ilgilenmiyosuuaaan" "Uyudun mu" "Niye cevap vermiyosun" "Şşştt"</i> mesajlarını art arda gördüm. Hiç görmemiş gibi yaptım. Bu kız gerizekalı mıydı neydi amına koyim. Annemin yanına mutfağa gittim.Bir güzel kahvaltımı yaptım. Kahvaltı masasının m'sini toparlamadan bir hışım banyoya dişlerimi fırçalamaya gittim. Isladığım avcumla saçlarıma saniyenin onda biri kadar sürede şekil verdim. Parfümümü sıktım ve dışarı çıktım.<br />
<br />
Durağa doğru yürüdüm. Bizim zamanımızdaki liseli kızlarla şimdiki liseli kızları kıyaslayınca "ulan keşke şimdi okusaymışız liseyi." dedim kendi kendime. Önceden etekleri biraz açılsın diye bekler dururduk, şimdi hiç etek giymiyorlar amına koyim. Daha sonra cüretkar ablalarımıza bakıp gözlerimi gün ışığına ayarladım. Otobüse bindiğimde boş bir yer buldum, ama hemen ardından tüm heybetiyle üstüme doğru gelen pamuk teyzeye yer verdim. Birkaç durak sonrasında boş bir yer buldum, oturduğumda ağzım açık uyumuşum. Allahtan iş yerinin durağı kaçırmadım amk. İndikten sonra telefona bi tekrar baktım. <i>"Seninle ilgilenmemek mümkün mü canım, uyuyakalmışım ;)"</i> yazdım yolladım.<br />
<br />
----<br />
<br />
<span style="color: blue;">Bu da zor hayatlardan biri değil mi beş karbonlu riboz şekerlerim? Dua edelim de hepiciği aradıkları kızı bulsunlar! </span>Leahhttp://www.blogger.com/profile/10948500750746414227noreply@blogger.com29