23.3.13

Okumalık blog yazdım.

Kurabiye yanaklı tontiri minnoş Liya'dan hepinize selamlar. Artık kabıma sığmıyorum çocuklar. Yeteneksizsiniz'deki Baha Bayırlı gibi dobiş, tombiş oldum. Torunlarım olsa kucağıma alır tam bir örnek anneanne/babanne olurum. Hatta erkek olsam tam bir Noel Baba olurum. Mezuniyet kapıda. Fotograf çekimidir, elbise seçimidir, odur budur derken zaman hızla geçecek. Ben fotograflarda yine devasa çıkacağım. O fotografla annemin salonunu süsleyeceğim, gelen misafirleri kepimle selamlayacağım. O fotograf çok önemli çocuklar. Toplum karşısına çıkıyoruz o kepli fotografla biz. Un kurabiyesini hüpleten gerdanı geniş hanım teyzeler süzüm süzüm süzecek, çayını yudumlarken 'ee sizin kız ne yaptı' diye sorup çekiştirecek bizi. Vizyonumuzu, misyonumuzu geniş tutmamız gerek.

E bi de sevgili askere gidecek. Onun psikolojik hazırlıklarını yapıyoruz. Beni uzun döneme hazırlamaya çalışıyor benimki. Nisanda az asker alınıyormuş, bu da mühendis olduğundan uzun dönem çıkma ihtimalini aşırı yüksek görüyor falan. Böyle boktan boktan şeyler. Ankara'nın batısında olduğu sürece uzun dönem çok koymaz diye düşünüyorum ama şans işte bu işler. Hiç belli olmaz. Her türlü en az 5 ay en fazla 1 sene götüm götüm bekleyeceğim. Geldiği zaman da benim olacak fıstık, binicem üstüne vurucam kırbacı vurucam kırbacı. Hahahahah.

Bu aralar iyice sapıttım. Türkçe'ye yeni söz öbekleri kazandırmaya başladım. -Melik, -malık ekini ota boka ekleyerek tamlamalar yaratıyorum. Bkz: İzlemelik dizi, okumalık kitap, yemelik yemek, giymelik elbise, içmelik kola, mıncırmalık bebek. Sonsuza kadar türetiyorum böyle. Lafın arasında da söylüyorum, böeeyle bakıyolar haklı olarak. Olsun ama ya hem şişman hem sempatik oldum artık. Tarzım bu.

Geçen gün evdeki makyaj malzemelerinin, kozmetik malzemelerinin %90'ını çöpe attım. Resmen istiflemişim, elim gitmemiş dokunmamışım ya da onlar mitozla çoğalmışlar, yükselen bi grafik izlemişler. İnanamadım koca çöp poşeti doldu. Üzerinde son kullanma tarihi olmayan her şeyi fırlattım attım. Hiç acımadım. Amına kodumun götleri ürünlerin üzerine üretim tarihini geçtim son kullanma tarihi denen dünyanın en önemli şeylerinden birini yazmıyor ya. Böyle bir şey olabilir mi? Nerden bilcez ürün bozulmuş mu bozulmamış mı, taze mi bayat mı. Allahın cezaları ya. Faturaları mı biriktirelim, ürünlerin kutularını mı saklayalım, her aldığımız ürünü bir kenara not mu edelim. Beni çileden çıkarmayın ülen. Neyse şimdi azıcık eşyam var. Çok mutlu, çok huzurlu.

Sonra hunharca Candy Crush oynamaya devam ediyorum. Iphone'um olsa feriştahına kadar ilerlerdim ama işte yokluktan sağdan soldan can bekliyoruz. Yolda görsem utanmadan söylerim can yolla lan bana diye. Zaten bi kemik kadrom var sürekli paslaşıyoruz. Resmen birbirimizin destek ekibiyiz. Allahım işsizlik bana neler yaptırıyo böyle ya. Çıldırcam az kaldı. Gerçi çıldıran arkadaşlarım var bak. Kızın telefonu şu an 22 Haziran 2013'te. Düşün bak can gelsin diye telefonunun saatini, tarihini ne kadar ileri almış. Delirmiş ayol, çıldırmış.

Başka ne anlatsam bilemedim bak. Çenem fazla düşük değil şu an. İzlemelik dizi bulayım da izleyeyim. Siz de okumalık yazımı okumuşunuz çok tatlısınız canlarım benim, candy crushta level atlarsınız inşallah tez zamanda.

Bodrum'a selam, Bodrum'a selam!




8.3.13

Biraz benden bahsedelim

Havanın ısınsam mı soğusam mı, yağsam mı yağmasam mı bilemediği günden hepinize selamlar kadın kızlarım. Bugün Dünya Kadınlar Günü. Emekçi kadınların günü. Koca parası yemeyi'emek' olarak gören kadınlar hariç tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. Aslında kutlanması gereken bir gün değil bugün. Ciddi anlamda efor sarf edilmesi lazım bazı farkındalıkların kazandırılabilmesi için. Umarım sadece kadın olduğu için, güçsüz olduğu için ona dayak atan tüm insan müsvettelerinin başına binbir türlü bela gelir. Normalde beddua etmesini de zerre sevmem ama hak eden tüm insanlara bunlar müstehak.

Bugünün adına pek çok şirket kadın çalışanlarını şımarttı az da olsa. Kimisine home office çalış dedi, kimisine kocaman bir gülümseme yaratan paketler verdi kimisine de başka türlü şeyler. Ama bugünün hatrına pek çok mağazadaki indirimi de unutmamak lazım. Açıkçası epey de talan etmişliğim var hani. Sefam olsun ayol. Bir alana bir bedava mı dersin, %50 indirim mi dersin alayının hakkından geldim ha.

Benim hayatımda zerre aksiyon yok epeydir de bloga yazmadığımdan bildiğiniz üzere. Sevdicek askere gidecek, onun stresi ilişkimize yeni bir boyut kazandırdı. Önceden mütemadiyen tartışırdık şimdi gün aşırı tartışıyoruz.

Sonracığıma göbeğim ve yüzüm davul gibi şişmeye devam ediyor. Spor salonuna olan üyeliğim tamamen bir yalandan ibaret gibi. Ne zaman aklıma spor gelse 'gitsem gidemem kalsam kalamam sevsem sevemem şaştım bu işe' diye mırıldanıyorum.

Saçlarım tam orta boy oldu bir boka benzemiyor ayıptır söylemesi. (Resimdeki saçın tam olarak 3-5 parmak kısası. Dalgalarım na böyle) Salsam Barış Manço gibi oluyorum toplasam 55 yaşında güne giden teyzeler gibi hissediyorum. Her an saçlarımı CHP kadın kollarındaki teyzeler gibi kestirebilirim. O boy iyi. Zaten hava kirliliği sebebiyle kendimi eve kapatasım geliyor. Duşa giriyorsun misler gibi oluyor saçların sonra akşam dışarı bir çıkıyorsun kafan bildiğin is kokuyor, pis kokuyor. Resmen ağlayasım geliyor o pis koku burnuma geldiğinde.

Şu sıralar obsesif oldum çocuklar. Özellikle İETT otobüsüne bindiğimde kendimi inanılmaz pislenmiş hissediyorum. Birtakım insanlarla dibiş dibiş gitmemizi geçtim, o tutunacak yerlere dikkatle bakınca resmen kapkara kirleri görüyorum ya 'allaaaam sana geliyorum' diyorum.

Beynimin kesinlikle bir playlist olduğuna inanıyorum. Candy Crush oynarken müzik dinlemiyorum ama beynimde sürekli şarkılar çalıyor. Yıldız Tilbe'sinden Yasemin Mori'sine kadar. Bu arada Candy Crush'a çılgınlar gibi sardım. İşsizlikten deli divane olduğumdan mütevellit baya vakit geçiriyorum sayesinde. Yalnız bi sorun var, gözlerimi kapattığım zaman bile şekerleri patlatıyorum. Delicesine oynuyorum çocuklar. Bildiğiniz hırs yaptım. Normalde hırslı bir insan değildim ama bu Candy Crush saga benim kişiliğimi bile değiştirdi. Şu an eşsiz bir hırsım var. Gerile gerile kasıla kasıla oynuyorum.

Ara sıra derslerde sıkıldığımda sağa sola çomak gösteriyorum kızları kikirdetiyorum. Bi çomağa böylesine kikirdiyolar inanamıyorum. Nasıl da dangalakça bir şey halbuki. Ara sıra da hocalara ukalalık yapıyorum.  'Niye bekliyoruz böyle sessizce' falan diyorum. Hocalar da 'Sessizliği anlamlandırmamız gerekiyor' falan diye başlıyorlar. İçimde fırtınalar kopuyor tabi o sırada. Ne anlamlandırcam sessizliği be, anaaa.

Bak mesela şu hayatta en özendiğim insanlar sıralaması yapmak istersem birincisi dünyayı delicesine ülke ülke dolaşanlar olur, ikincisi de tüm siyasi olayları bilip tarihi çılgınlarcasına tartışanlar olur. Nasıl özeniyorum nasıl kıskanıyorum anlatamam. Bi olaylar anlatıyor hoca, ben bi aydınlanıyorum bi ışıldıyorum anlatamam size. Işığı görüyorum ya bildiğin. Çok güzel bir şey ama harbiden ha. Ama gözlemlerime göre erkekler tarihe kadınlardan daha çok ilgi duyuyor. Ben de her şeyi bilsem çok iyi olur.

Uzun süredir yazmayan Liya bildirdi.