30.10.13

Beyaz yakalılar gece alemlerine akarsa

Sevgili güz gülleri, bahar tomurcukları. Nasılsınız? Ben yetişkin bir Liya olarak çok iyiyim. Kronik gribimin dışında ve her daim şiş bademciklerim dışında hiçbir rahatsızlığım yok çok şükür. İş yerinde 3. ayımı doldurdum, artık eskisi kadar hayvani yoğunlukta da çalışmıyorum. İnsani vakitlerde islami usullerle çıkıyorum işten. Yine o günlerden birinde ve günlerden cuma olan bir günde iş yerindeki arkadaşlarımla dışarı çıktım, Taksim'e gittim.

Kadromuzla 3-5-2 olarak oyuna çıktık demek isterdim ama 5 kişiydik. 3 kız 2 erkek. Üzerimizde kalem etekler, kumaş pantolonlar, gömlekler, takım elbiseler falan. Tanrı free fridayi olmayan şirketimizi asla affetmiycek zaten. Neyse. Ben 15 cm topukluyla Taksim'e gitmek gibi bir delilik yapmadım, efendi gibi giydim babetlerimi, göklerden yerlere indim. Basınç farkı oluyomuş yemin ederim. İlk önce bir mekanda birtakım shotları yuvarladıktan sonra bir djcağzımızın canlı ve heyecanlı çaldığı bir mekana birtakım paralar bayılmak suretiyle girdik.

Ben kendimi nasıl kötü hissediyorum ama. Bildiğin üzerimde kalem etek, şifon bluz ikilisi var, saçlarım at kuyruğu falan. Kepaze bildiğin. Ama allahtan karanlık ve göt göte yersiz bir ortam var. Herkes bir relax, bir konuşma çabası içinde. Biz birdenbire kızlar ve erkekler olarak ayrılmışız haberimiz bile olmadan. Ama kızlar ben gibi öküz değil. Ben domuz gibi duruyorum böyle. Yağız delikanlının biri götüm götüm geliyor naber nasılsın falan yapıyor. Bizim kızlar söylüyor. Ben hala domuz gibi "İKcıyım" falan diyorum. Ama lanet olsun ki en çok laf yaptıran meslek benimki olduğu için "İKlardan nefret ediyorum" söylemleri duyuyorum, benim üstüme oynuyorlar sık sık. Bir de domuz olup tüm söylenenlere terso yaptığımı düşünün. Ama işte kaçan kovalanır mantığı Taksim gecelerinde oldukça rastladığımız bir hadise olduğundan pek düşünceli erkek kısımları bize içki ısmarladı durdu o gece. İçtik biz de napalım. Sonra bi daha da görmedik onları.

Bir ara görüş alanımıza böyle ekstrem çıtırlıkta ve türk olamıcak kadar denişik kemik yapısına sahip bi takım sarışınvari kızlarımız girdiler. Böyle bizle dans falan etmeye başladılar. Tabi onlar gelince arkalarından yurdum gençlerini de çevremize taşıdılar. Kızlara artık sorma ihtiyacı duydum yani bu tipleri tanıyonuz mu diye ama önce kızlarla hangi dili konuşcağımızı şaapmak için söze "Where are you from?" gibi basic bir İngilizce cümleyle girdim. Kız Turkey diyince kıza "Hadi caaaaaanım" yaptım. Türklermiş ve utanmadan 1996 yılında doğmuşlar. 1996 yılında doğan insanlar benim gözümde hala playdoh oyun hamuruyla oynuyor lan kardeşimden bile küçük çünkü. Neyse kendimi "Annenizin babanızın haberi var mı burda olduğunuzdan" sorusunu sormamak için ekstrem derecede zor tuttum. Hatta arkadaşlarımdan biri "Biri canınızı sıkarsa bize söyleyin teyzeniz sayılırız biz sizin" falan yaptı. İnsanlar 96 doğumlu olup clupta falan takılıyorlar inanabilemiyorum allam dünya olarak nereye gidiyoruz

Sonra olayın biraz daha felsefi boyutunu düşünmeye başladı tabi kahramanınız. Buı nasıl hayat, burdan insanlar birbirleriyle nası çıkıyolar, hadi one night standi anlıyorum ama burdan bir ilişki gerçekten doğamaz, ama aslında bu insanlar böyle bi ortam yerine dışarda bi yerde tanışsalar belki bi ilişki doğabilir ama yine de allahın işine karışılmaz ya da aşk insanın başına her yerde gelebilir, gayler neden bu kadar yakışıklı allah onları kahretmesin gibi düşünceler içine girdi.

Sonra zaten aşırı yoruldum. Dedim bizimkilere gidelim de gidelim gidelim de gidelim. Ama sevmiyorum böyle hoppidi hoppidi ama eğlendim gene de. Sıkıysa eğlenme yani işten 6da çıktığımızı düşün, gece 4tü eve girdiğimde. Eğlenmeyip naapcam lan. Bazı insanların yaşam tarzı bu, bi kerecik ben de çıktım ben de eğlendim bekar bekar. Güzeldi güzeldi. Yalnız bunu her hafta yapan insanlar ayın sonunu nasıl getiriyorlar bilemiyorum. Bu arada ayın sonunu ben de getiremedim.Kurbandı, babaya laptoptu, arkadaşa küçük altındı falan derken allahın cezası Ekim bir türlü bitemedi. Bak hala bitmiyor utanmaz arlanmaz. Kasım'ı büyük bir hasretle bekliyorum, belki içinden güzel bir şeyler çıkar bana diye.

Taksim gecelerine kalem eteğiyle ve domuz kimliğiyle damga vuran Liya bildirdi,
Hepinize öpücükler,



6.10.13

Bu mevsimde eğleniyor muyuz gençler?

Sevgili trenchcoat sahibi tatlışlar, acınızı paylaşıyor Mikail'e teesüflerimi iletiyorum. Sonbahar denen mevsim çok yaramazlık yapmış, kazana düşmüş, sen oynama demişler ona. Kış denen mevsim en birinci ben olcam demiş, o gelmiş şimdi. Yani utanmadan gelmiş. Hiç sormamış yeni sezon nasıl, yeterli mi, bu kadınlar mutlu olur mu, güzel güzel giyinirler mi diye. Utanmaz arlanmaz ya. Külotlu çoraplarımdan minare kurdum evde, tepesine çıkıcam boğucam kışı. Hiç sevmiyorum ya. Üf.

Yeni sezonda hiçbir şey bulamadım zaten. O lanet olasıca şifonları yaz,kış demeden kaktırıyorlar. Ulan üşüyoruz lan üşüyoruz. Hadi ofiste bi şekilde yazlık moda geçiyoruz her türlü de, dışarıda sıçtın mavisi tarzı renkler görüyoruz. Hayır hadi şifon yaptın her şeyi, bari güzel yap lan. O ne öyle annemin toz bezleri gibi yamık yumuk. Zaten mont alıcam, bulamadım bi tane adam gibisini. Bulduklarım asgari ücret formuna girmişler yazık günah demeden kendilerini sattırmaya uğraşıyorlar. İçinden pofuduk pofuduk tüy dökülüyor lanet olasıcaların. Gidicem alıcam adidas'ın montunu en son o olucak. Hiç hanım hanım olamıyorum bunlar yüzünden. Oysa ki Liya Hanım demeye başlamışlardı bana. İşte bunlar hep kışın işi. Pis kış.

Blogumun sağ tarafları, aşağı taraflarına inerseniz kim kimdirde eklenmiş bir kelime göreceksiniz. Geçen sefer ayrıldığımızda niye yapmadın diyordunuz. O zaman içimden atamamışım, elim gitmemiş meğerse. Şimdi attım nasıl domuz gibiyim nasıl böyle. Boğalığım tuttu, sildim mi tam silerim kafası yaşıyorum. Anılarımız bile aklıma gelmiyor. Yok gibi sanki. Artık nasıl tahammül sınırlarımın sonuna gelmişsem.

Yalnız şu şekil bir ilişkiden (bkz: 5 sene) çıkmış bir bünye (bkz: 24 yaşında) evde kalıcakmış gibi hissediyor. Evde kalmayı geçtim de hayatında kimse olmayacakmış gibi hissediyor. Bu his çok lanet bir his yalnız. Hani okullarda vardır ya bekar kadın hocalar 50 yaşında falan. Kendimi öyle olucakmış gibi hissediyorum. Sürekli gergin, ne yapsa "bu kadın bekar ya evlense de kurtulsak artık" diyorlar ay imdat düşüncesi bile kötü. Un kurabiyesi gibi tatlış bir insanım, sonum bu olmamalı.

Yöneticim geçen gün tüm ekibin karakteristik özelliklerini söyledi ayak üstü. Disc diye bi envanter var (kariyer.nette görmüşsünüzdür belki). Dört rengi var bu envanterin sarı, kırmızı, yeşil, mavi diye. Envanteri yapmadık ama yöneticimiz bir king olduğu için bizim renklerimizi analiz etti. Benim rengim sarıymış. Gittiğim her yerde kendimi belli edermişim, parlarmışım, insanlarla iletişimim çok iyiymiş, dışa dönükmüşüm falan. Şurda detayları yazıyor hepsinin. Kurcuklayabilirsiniz. Envanteri de alabilirsiniz galibam.Çalışmaya başladığımdan beri insanlarla olan iletişimime ben bile şaşırıyorum aslında. Doğru işi yapıyorum bundan eminim. Bir de normal insanlar gibi vaktinde girip vaktinde çıksak işe evimin kadını çocuklarımın anası olacak kıvama gelicem eminim ki. Artık hayırlısı ya. Evde mi kalıcam yoksam bir sevgilim olucek mi hep beraber görüciğiz. Yalnız ben buraya hiç flört macerası falan yazmadım, yazamadım ha o sıralar single bir lady olmadığım için. Nasıl ilginç olur hahahah. Gerçekten bu taraklarda bezim olduğunda en son lisedeydim. Elime yüzüme bulaştırıcam her şeyi acemiliğimle gibi hissediyorum.

Bu arada memlekete gidiyorum bayramda. Yurt ve dünya bekar oluşumu duymuştur artık. Teyzeler daha bir alıcı gözüyle inceler. Allahtan öğretmen değilim, 1-0 yenik başlıyorum. Bir de sert bakışlarımı takındım mı tamamdır bu bayramı da sağ salim atlatırız evel allah.


Not: İstanbullular kombileri açtınız mı bu arada? Yorgan içinde heder olmaktayım da.

Trenchcoatunu 2 gün giyen ve dolaba geri kaldıran Liya bildirdi,
Öpücükler,