25.6.12

Yaz okulu var dediler geldik part 1

2 tane biberin 5 lira, 3 tane soğanın 4 lira olduğu bir ülkede yaşamaya başladım canlarım, İngiltere'de. Sıçıp boklarını satsalar yanına £3 yazarlar beklerim. Kalacağım yerin kıyı bir bölgede olduğunu var sayarak yanıma inceden kalına çalan kıyafetler getirmiştim ama ne fayda. Burası serin, burası soğuk, burası tam Halil Sezailik. Bugün okulda yürürken yaşlı bir amca yanımdan geçti ve "Sizin şansınıza hava çok güzel" dedi. Tabi bunu Türkçe demedi ama dedi işte başka bi dilde de olsa. Ben de "He ya, nasıl güzel nasıl" dedim içimden. Adama da sadece "YES" dedim ve gülümsedim.

Buraya gelmeden önce hiç heyecanlı değildim, evle ilgili sorunlar beni benden almıştı. Yumuş beni havaalanına bıraktığında içimden hıçkıra hıçkıra ağlamak geliyordu. En son pasaport kontrolünde ayrıldık ve kendimi tutamayıp "ağlıcam şimdi" dedim ve hemen sonra karşımda duran eşşek kadar DUTY FREE yazısını gördüm. Ağlamadım.

Buraya geldiğimde insanların yersiz nazikliği beni şaşırttı. İngilizce biliyorum zanneden kendimin de eveleyip geveleyerek konuşması da beni benden aldı. Şu anda yaz okulu için buradayım ve okuduğum okulda yaklaşık 800 kadar yabancı öğrenci var. Yaklaşık 600 tanesi de Amerikan. Çoğu California'dan geliyor. Fizik dersi için hem de. İngiltere'de Amerikanların içinde asimile oldum anlayacağınız. Araplardan sonra sesli konuşmada çığır açmış Amerikanlar. Hemen hemen hepsi birbirini tanıyor ve bu durum da biçare beni depresyona itiyor. Türkiye'den geliyorum dediğimde "it's cool" diyip duruyorlar. En son carladım nesi it's cool paso it's cool deyip duruyorsunuz diye. BİZİ BÖLMEYE GÜCÜN YETMEYECEK AMERİKA.

Her zamanki geldiğim bu yeni ülkeye cenabetliğimle geldim. Odamdaki tuvaletin sifonu 1 kere işedikten sonra (artık nasıl işediysem) bozuldu. Basıyorum basıyorum su foşur foşur akmıyor. Gittim adamlara dedim durum böyle böyle rahat rahat işeyemiyorum, sıçamıyorum falan sağolsun bi tanesi geldi odama. Biz nasıl kumandanın götüne vuruyorsak aynen sifonun bulunduğu yere vurdu ve sifonun içine su dolmaya başladı. Allaaam dedim Türk esintisi bu olmalı.

İşte günler işemekle, sıçmakla geçiyor canlarım. Şu an bir Türk'e hasretim. Bir türk görsem hemen çember içine alıcam ve sonsuza dek Türkçe konuşucam ama koduğumun yerinde tek bir Türk yok. Size cumartesi günkü Londra gezisinden fotograflar ve yeni hikayelerle geliyor oluciğim. Şimdilik esen kalın ve sıcak havanın tadını çıkarın. Ben de birkaç İngilizle takılayım da az kibarlık öğreneyim.